Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

27 Aralık 2016 Salı

Kar


Kar uykulu bir çocuk edasıyla
Doldururken yolları, bahçeleri
Kenarda yalnız bir çam ağacı
Fısıldar bana bir şeyleri:
Hangi kralın baki kalmış ki tacı
Geçer bu bungunluk günleri
Geleceğe hazırla sen,
Hep iyi şeyleri

Arif AY
Hece Dergisi, Mart 2007, Sayı: 123

26 Aralık 2016 Pazartesi

Mor


"Bir ya da birkaç çocukları olmuş olsaydı, belki daha heyecanlı olurdu hayatları ama olmamıştı ve çok üstüne gitmemişti Adem. Çocuğunun kendininkine benzeyen bir kaderi olmayacağı nerden belliydi? Onun gerçekleşmemiş hayallerinin aynısını yaşamayacağını, şu ya da bu biçimde  hezimete uğramayacağını kim garanti edebilirdi? Olsaydı kollamaya, adam etmeye çalışırdı o çocuğu elbette. Hadi, buna gücü yetti diyelim? Şu memlekette yaşanan bin türlü çarpıklıktan, uğursuzluktan koruyabilecek miydi onu bakalım! İtilip kakılmaktan, horlanmaktan, işsiz kalmaktan ya da köpek gibi çalıştırılmaktan, soyulmaktan, uyuşturucudan, ibnelikten, daha neler nelerden kurtarabilecek miydi?

Görmüş geçirmiş biri olarak, sevgisinin evladını hiçbir biçimde aşağılanmaktan uzak tutmaya yetmeyeceğini biliyordu. Trafikte, gözaltında, savaşta, iş kazasında ya da bir bombalama eyleminde ölmeyeceğini, daha kötüsü  bir gün birdenbire ortadan kaybolmayacağını varsaysa bile, düzenin, düzensizlik  ve haksızlık üzerine oturtulmuş karmaşasının onu kim bilir ne biçim biri haline getireceğini az çok biliyordu. Bu durumda  topluma yeni bir kurban  ya da kurbanlar sunmaya gerek var mıydı?

İnci Aral, Mor, syf 245-246 

15 Aralık 2016 Perşembe

Hırkası Pembe Pamuk Şekeri Derviş


Yemin ederim ki gerçek bir sevgi mülke malik olmayı düşlemez
Hayır, kurmak istemez bir krallık taşları insan uzvundan olan
Yemin ederim ki safi bir sevgi arınmıştır beşeriyetten.

Gökkuşağı kimin olabilir ki
Ya da kim sahiplenebilir bulutları
Hayır hiçbirinizin değil, hayır kimsenin
Kimse açtıramaz Bedi'nin çiçeklerini
Hayır, olamaz kimsenin hakiki bir güzellik.

İçinde fahişe geçen derviş öyküleri
Nakışları zühdden olan öykülerden güzel olabilir
Bir beden, beyaz, bakir, zahid ve sofu
Evet, bir fahişe daha meryemdir bakirse eğer ruhu.

Hırkası pembe olamaz mı bir dervişin
Ya da dilinde en edepsiz şakalar
Hayır hiçbirinizin değil, hayır kimsenin
Kimse sahiplenemez veli'nin sıfatlarını
Hayır, olmaz kimse sahib-i edebin.

Güzelsin, koyduğu kadar rahman içine
Güzelsin, tırnak boyunda kaplumbağalar büyüttüğün için
Güzelsin, inci toplar gibi topladığından onları.

Güzelsin, zikredelim 26 defa
Haydi ya cemal çekelim 26 defa
Güzelsin, güzelsin
Ve tam 26 defa.

Zeynep Merdan
Ayna İnsan, 2016, Sayı: 18

14 Aralık 2016 Çarşamba

Tıpkısının aynısı düşünceler...


"Televizyonda bir şairin evini görmüştü. Adam bütün eşyalarını atmış, bir kilim, bir koltuk bırakmıştı koskoca salonunda. Masa, sehpa, kitaplık hiçbir şey! Birkaç kitabıyla, telefonu yerde duruyordu. Perde bile yoktu penceresinde. Bu kadarı da olmazdı tabii ama gene de imrenmişti Revan. O ne ferahlık, ne özgürlüktü öyle."

İnci Aral/ Mor, syf.51.

12 Aralık 2016 Pazartesi

Vaktidir



susmanın sesi yitti
şimdi konuşma vakti
dilinden kalan son sözcüklerle
içindeki çığlığın geniş göğünde
uçurma vakti
kafese kapatılmış güvercinleri


kökü sökülmeden önce son defa
sarılmanın vakti zeytin ağaçlarına
hâlâ adımlayacak bir karış toprak
kaldıysa ayağının ucunda
vaktidir yürümenin zulmün kör noktasına


çıkarıp şişesinden öfke cinini
salmanın vakti hiç duraksamadan
ana rahminde cenine kılıç saplayan
öldürmeden önce eziyet etmenin

sevabına inanan
meczupların üstüne


sularımı sattılar, ovalarımı
madenlerimi, onurumu, yarınlarımı
dağdan yuvarlanan ağır kayalar gibi
çöktüler soluğumun üstüne
ezdiler gün gülüşlü çocuklarımı


hangi çağı ezberlesem gül değil
sümbül değil diken soframın süsü
etimi boydan boya yürüyen
bu yara, yara değil kara dilli kangren


değil bahar rüzgârı, karayeldir yüzümüzde gezinen
rahmet değil, kan yağmurudur gelen
ama hâlâ sıcak, avucumdaki toprak
kuyuların dibinde yosun kokusu, şarkıları kurbağaların
taze otlarla yeşeren hayat 


vaktidir şimdi tam vakti umuda su vermenin
uğultulu gökler gibi gümbürtüyle, sevgiyle
bilinir, durmaz kınında, karanlıkta da akar su
bulur mutlak, denize kavuşmanın yolunu


Ayten Mutlu
Akköy Dergisi 2014, Sayı: 82

8 Aralık 2016 Perşembe

Madam Sommerville'in Günlüğü


26 Kasım

Dağa akşam olmadan vardım. Dağ karlara gömülmüştü. Ben kayak takımlarımı çıkarmak için acele ederken  kocam engel oldu. Yarına bırak! Bu akşam otelin barında vakit geçiririz, gece yarısı tehlikeye gerek yok dedi. Boyun eğdim ama içimde bir isyan duygusu kabardı. Kaymanın benim için akşamı sabahı yok. Bu güzelim beyaz pamuk görüntüsünün içerisine kendimi atmak, o meyilli yokuşlarda oradan oraya uçmak ne hoş olurdu. Bardayken bütün gece acaba buraya kocam olmadan gelsem daha iyi olmaz mıydı diye düşündüm. Kendi başıma eğlenirdim. Belki de bu düşünceler asabımı bozdu. Öyle ki gece kocamla sevişmek istemedim. O da zaten pek ısrarlı değildi. Acaba aramızda kara kediler mi gezinmeye başlayacak? Bu dağ bizi ayıran bir engel gibi aramıza mı dikilecek?

Yaşadıklarımız ne kadar pamuk ipliğine bağlı. Sadece akşam kayak kaymanızı istemedi diye birden kocanızdan soğuyabiliyorsunuz. Belki de yalnızlık arzuluyorum, belki de kendime başka birini bulmalıyım. Bu günlüğüme içimden gelenleri hiç saklamadan kaydetmeyi, yazmayı kendime söz verdiğim için; bu aykırı, bu korkutucu düşünceleri de buraya geçiriyorum. Hafif içim de titremiyor değil ama gene de kendi rotama sadık olmalıyım, onun için hiç korkmadan yazıyorum.

Arzuluyorum. Bu karlar altında herhangi birisiyle sevişmek, sevişirken erimek istiyorum.

Nami Başer/Evsizlik Defterleri, syf.93

4 Aralık 2016 Pazar

Evsizlik Defterleri



                                                               [6]

Her 
Sevişmemizde seninle
Dünya kendini eksiltiyor
İçimizden bir yerlere
Halatlar kırık kürekler düşüyor
Ne kadar kalıntısı varsa depremlerin
Yer aynasında
O kadar sürüyor o an ardarda

Teslim oluşumuz

Kan kemik ve kekik kokan

Et oluşumuz

                                                                [12]

Ölüm kokan bir adaktı
Kekik tadında
Yeni doğmuş çocukların ağlayışlarında
Vardı belki onu andıran taze kan
O taze
Dünya

Ne söz var daha ağızda
Ne hece

Gitti gideli dünya 
Kayarak o adaktan o törenden
O tutuk semizotları kaplı gevrek yerden

Biz de tarih olduk
İlk sustuğu anlar bulutun
Bir geyik, bir vazo, bir de üç beş kuru çiçek
Zaman değirmenini bundan böyle
Tek başlarına yürütecek

Bir tarih miydi tarih miydi Fi
Sesini başlatan bir çalgıdan geliyordu
Ey örtülü damlası
Zalim zamanın ve gözü görmez aşkın diyordu
Hep o anlam peşinde bir uzun şarkı çadırlardan
Ormana yayılıyordu

Kim çalıyordu kör çakallar
Ak çöllerde uyurken uyanıyorlardı öyle
Uzun günler 
Çadırda sineklerle boğuşurken şiir kokuyordu
harfler birden
Anlamlarından soyunmuş soyulmuş meyveler gibi
sözler
Bana veriliyordu

Evet ben değilim sen
Ama ne zaman sen ben değilsen
İşte o zaman bir küçük an sonsuzluğa uzanıyor
Avuçlarımdan
Ben sadece sen oluyorum
Ne zaman ben sen değilsem
Sen
İşte o zaman
Epeyce ben oluyorsun

Zaman avuçlarımda tüyleniyor
Dil kanıyor ağzımda
Dilim kanıyor
Senin de benim de

                                                                [4]

Biliyorum bilmiyormuş gibi ne zaman
Sen ben değilsen
İşte tam o zaman
Yakamozlar bildiriyorlar bana bilmiyormuş gibi
Ben sadece senim
Ne zaman ben sen değilsem

İşte o zaman

Yakamozlara ben bildiriyorum hiç bilmeden
Sen epeyce bensin

                                                                [8]

Yıldız kuzeyi gösteriyor
Gece beni
Ay seni
Durmamacasına iskeleleri sürüklüyorlar
Kırık kürekleri
Kara kirli kuşakları
Kurşun parlıyor
Rengini değiştirmiş
Evet doğrudur
Beyaz ve umutsuz bir aşkla seviyorum seni
Yani beyaz ve kirli
Anlamı epey az pis ve çelişkili
Yine de bir yoruma sığsın istiyorum
Bu yakamozlar yumağı
Bir bir dokunsun
Bir sona ersin
İstersen bir gece seninle
Yakamozlar yanarken üzerimizde
Çırılçıplak mutsuz beyaz
Küreksiz boğuşalım
Yıldız kuzeye doğru toz olsun
Toz duman olsun damaklarımız
Bu taşıyamadığımız aşkımızı
Denize kusalım
Evet doğrudur
Kırılmış bir kürek gibi seviyorum seni
Yakamozlara yapışık yıllarca
Avuçlarımızda
Hep sevişemediğimiz gibi
Bir yıldız kuzeyi gösterirken

Nami Başer
Evsizlik Defterleri I-II/V Periferi Kitap 2008