Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

27 Kasım 2017 Pazartesi

Sessizlik


Odam kireç badanalı,
kır istasyonu binası kadar beyaz
tam sessizlik gibi;
ayışığında ağaran
tavuk kemiklerinden daha beyaz,
temiz süprüntü
ve tam sessizlik gibi.
Ardımda beyaz bir heykel var
ve açık saçık bakireler gibi büyüyen
kauçuğa benzer dillerini çıkaran
beyaz bitkiler var
ama hiçbir şey söylemiyorlar.

Tek karanlık olan saçımdır
beyaz ateşte yandı o
ve yalnızca kömürdür.
Boncuklarım da siyah,
yirmi göz yukarı yükseldi
volkandan
tamamen kıvrılmış olarak.

Kalemimdeki sözcüklerle
dolduruyorum odamı.
Sözcükler sızıyor kalemden çocuk düşürür gibi.
sözcükleri vızıldıyorum havanın içine
ve onlar geri geliyorlar duvar tenisi topları gibi.
Hâlâ sessizlik var.
Sessizlik her zaman.
Kocaman bir bebeğin ağzı gibi.

Sessizlik ölümdür.
Her gün gelir şaşırtıcılığıyla
omzumda oturmaya, beyaz bir kuş
ve gagalar siyah gözleri
ve ağzımın
titreyen kırmızı kasını.

Anne Sexton
Çeviri: Dilek Değerli

23 Kasım 2017 Perşembe

nasıl ansam kendimi


Ağaçtım bir defasında, bağlıydım,
Sonra sıyrıldım bu bedenden, hür bir kuş oldum
Tutsakken bir oyukta,
Çatırdayan pis bir yumurtadan azat olundum.

Neyim, nerden geliyorum, nereye gidiyorum, unuttum.
Ne çok bedene girdim,
Sert diken, firari geyik.

Akağaç dallarına dostum bugün,
Yarın gövdesine diş bilerim.
Ne zaman başladı bu suç,
beni dölden döle yüzdüren bu köçek dansına?

Fakat içimde bir başlangıç – belki de bir bitiş – ezgiler söylüyor,
Firarımdan alıkoyan beni.
Bu suçun okundan kaçasım var,
ki kum tanelerinde, yaban ördeklerinde arar beni.

Belki an gelir tanırım kendimi,
Bir güvercin, yuvarlanan bir taş belki.
Salt bir sözcük eksik işte!! Nasıl ansam kendimi?
Başka bir lisanda mesken tutmadan.

Ingeborg Bachmann
Çeviri: Ö. Gürkan Erdem