Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

9 Haziran 2024 Pazar

Su gelir... babam gelir

 


"Babanın gizlediği şey oğlunda açığa çıkar. Çoğu defa oğul, babanın açığa çıkmış sırrıdır." Nietzsche

Babam beni "ince oğlum" diyerek severdi. İnceliğimi fiziksel yapıma, huy ve davranışlarımdaki zarifliğe göre mi yoksa her iki özelliğimden de kıvanç duyarak mı değerlendiriyordu bilmiyorum ancak bildiğim tek bir şey vardı. Ben babamın "ince oğluydum" ve babamın beni çok sevdiğinden, gönlünde en değerli kata koyduğundan adım kadar emindim.

Babamla ilgili çocukluk yıllarımdan anımsadığım en net hatıra onu bir köy düğününde halayın başında gördüğüm andı. Elinde beyaz mendili, başında dolaması, sırtında sim işlemeli kollu yeleği, siyah şalvarı, ayağına giydiği körüklü çizmesi ile davul zurna eşliğinde halayın başına durmuş, muhtemelen abdallardan dinleyip ezberlediği "su gelir millendirir/çayırı çillendirir/senin şu bakışların/ahrazı dillendirir" türküsünü çığırıyordu.

Yıllar geçtikçe halayda kıvraklığın, estetik duruşun önemini, ağırlama havasıyla başlayan halay esnasında bütün gözlerin halay başının üzerinde olduğunu, halay ritüelini hakkını vererek tamamlamanın bir onuru ve anlamı bulunduğunu babamdan öğrendim. Köy düğünlerinde fırsat buldukça halayın sonuna dura dura, halayda durduğum sıraları birer ikişer atlaya atlaya babamın yanında defalarca halaya durdum fakat babama olan saygımdan onun davetli olduğu hiçbir düğünde "maşallah, halayda babanı geçtin" övgülerine aldanıp o koca yörüğün önünde halayın başına hiçbir demde geçmedim. Çünkü halay bir kuttur. Töredir. Baba atadır. Törenin başıdır. Törede bir baş varken hanede ikinci bir baş, ikincil bir dirlik olunmaz.

"Kuş ölür sen uçuşu hatırla" diyen Furuğ aslında bu dünyada nasıl ölünmesi gerektiğini değil nasıl yaşanması gerektiğini imliyordu ve uzun, kült bir yaşamın sonunda her insan gibi babam da uçmağa varmıştı. Onun tanrı katına vardığı haberini aldığım gün Ege'de, çok sevdiğim bir sahil beldesinde, Halk Eğitim Merkezinde öğrencilerime halay dersi veriyordum. 

Annem, torunlarının "güzel ebem" dedikleri annem, telefonun diğer ucundan "baban uçmağa vardı oğlum" diyerek beni doğup büyüdüğüm topraklara, dirliğimizin başı olmaya çağırdığında hiç düşünmeden yarıda kalan halayın başına geçtiğimi ve "su gelir millendirir" türküsünü babamın aziz hatırasına hürmeten gözlerimden yaşlar akıtarak çığırdığımı hatırlıyorum.

Hey yoluna yordamına gurban olduğum koca yörük!

Davullar zurnalar yoldaşın, cennet-i âlâ yurdun olsun.

fy

6 Haziran 2024 Perşembe

Uçurtma


Ellerini nereye koyacağını bilemeyen biri ellerini nereye koyar? Göğsünün ortasına, kalbinin üstüne ya da dizlerinin ucuna mı? Ben masanın kenarına koydum. Vertigo nöbetine yakalanmış bimar, ucuz aksiyon filmlerinde kör bir kurşunla tesadüfen vurulmuş, ağır çekimle yere düşmeye hazırlanan figüranlar gibi ellerimi hemen önümdeki masaya uzattım. 

Dokunduğum kağıtların üstüne parmaklarımla geniş ve büyük bir sonsuzluk işareti çizdim. Masada, plastik şişede duran kiraz kolonyasının kapağını açıp avuçlarıma döktüm. Şakaklarımı ovdum. Kiraz ıtırını içime çektim. Masanın üstüne dökülen kolonya damlacıklarını çekmeceden aldığım peçeteyle sildim. Renkli kalemlik kutusunu, makası, tel zımba makinesini, pirinçten yapılmış isimlik levhasını düzelttim. Telefon rehberini, kanun kitapçıklarını üst üste koydum. Bilgisayarın kenarında duran kaktüsü pc kasası ile aynı hizaya getirdim. Bir başkası o halimi görse benim simetri hastası olduğumu düşünebilirdi. Takıntılı mıydım? Batıl inançlarım yoktu fakat lale bahçesinde yaşamak düşüne ki bu bir takıntıysa eğer itiraf ediyorum ben bu düşe çölün ortasında gezinen Kays gibi tutkundum ve o esnada Hera, takıntılarımı sorsa onunla uzun uzun bahçe tutkumu da simetri hastalığı üzerine de konuşabileceğimi düşündüm. Hiçbir şey sormadı. Sessizlik yemini etmiş rahibe gibi sustu. Ben de sustum. 

Susmak gerçekte sihirli bir şivedir. Böyle anlarda en iyi seçenek sessizliğe sessizlikle yanıt vermektir ki sessizliğin parasetomola benzeyen etkisi vardır, Ağrılı zaman dilimlerini uyuşturup, iyileştirir. 

Kimbilir sessizlik göğe salınan uçurtmadır belki de.

İçimden elliye kadar saydım. 

"Masa da masaymış ha" isimli şiiri bilir misin? diyerek sessizliğin ipini kopardım.

fy

16 Aralık 2023 Cumartesi

sonsuza kadar...

 


"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin." 

Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna, Sayfa: 159


14 Ekim 2023 Cumartesi

en derûnî ve incinmeye müsait imgelere sarılmak...

 


yalnızlığın kemirdiği et iyileşmezmiş
iyileşmedi

ateş: tuzak!
ay kendine ait askıdadır böylesi gecelerde
ve
iki kırık ayna tamamlamaz birbirini
iki kırık ayna

Seyit Pelitli


10 Haziran 2023 Cumartesi

şiiri bırakmak yaşama uğraşını bırakmaktır...


"Sen ki benim saat-şakağımda vurursun
Boğulurum solup alıp vermesen"

Louis Aragon, Elsa'ya Mektuplar

 

15 Aralık 2022 Perşembe

ben senden gidemeyenim...

 


o sonsuz iç çekmelerle dağıldı
kuru topraklarda sudan kurduğumuz oyun
bizi yok sayan yaz günleri geride kaldı
ve kalbe uğultular düşüren hatırası çocukluğun...

iki kırgın ayna dağılır birbirine tutsam
yüzümde bir iz gibi umarsız güldüğün
içimde o maviliği bulandırır her akşam
alıngan bir çiçek gibi kendine küslüğün...

ne kaldıysa gidilen yollardan, bir isimden
hatırlamakla hepsi bir bir kanıyor
ellerinin beyazlığı çekiliyor sesimden
hiçbir şey eksikliğimizi tamamlamıyor...

Murat Saldıray

27 Kasım 2022 Pazar

ben kimi sevmişim senden ileri...


 "Beni bahçe doğurdu, biliyorum seni de
Elma kokan terin
Emdiğin sütün güllerden çekildiğini
Ellerinde ellerimin baharlaştığını
Söylüyor taşın dili
Ormanın uzun cümlesi ve
Zamanı dolduran şeyler...

ah ben, bir tek bahçede nefes alıyorum, ağzımda nicedir unutulmuş bir 
gül kurusu..."

Aydın Şimşek, Ada Dergisi Kış 2011