Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

8 Şubat 2015 Pazar

ŞAİR OLMAK, İNSAN OLMAK


“Sarışınlık getirir gözlerin akşamlarıma” Cenap Şahabettin

Şairin işi şiir yazmaktır, öyle değil mi?
O zaman sorgulamak gerekiyor
Şiir dedikleri şey nedir?
Ve şiir deyince ne anlamalıyız?
Mehmet Fuat “Doksan altı tür şiir vardır” derdi.
İnsanlığın var oluşundan bu yana dünyada yazılan, yazıla gelen şiire bakıldığında bu sayıyı çoğaltmak mümkündür. Tarihi gelişim içinde şiir hemen her ülkede değişik bir yığın akım görmüş ve her akımdan da etkilenmiştir.

Bir de şairin oluşumuna etki eden faktörler var. Ve bunlar da bir ülkeden başka bir ülkeye, bir şairden başka bir şaire farklılıklar gösterir. Örneğin şiirin psikolojik serüveni, işçiliği, yazılma nedenleri, şiire yüklenen işlevler hep ve her zaman değişik olmuştur. Bütün bunların sonucunda şu bile söylenebilir: Dünyada ne kadar şair varsa o kadar da şiir şekli vardır.

Buna öyle sanıyorum ki kimse itiraz etmez.

Ama bir de ülkemizin önemli şiir bilginlerinden Özdemir İnce’nin ciddiye alınması gereken bir sözü vardır:

“Evrende bugüne kadar yazılan şiiri bilmeden, incelemeden şair olunmaz”

Şu anda aklıma gelen bir şairimizi sorayım:
Ey taşeronların ağzına düşen genç şairler
-Mümtaz Zeki Taşkın’ı biliyor musunuz?
Ya da başka bir soru:
-Sabahattin Tahsin Teoman’ın “letrizm” denemelerinden haberiniz var mı?
Peki ya hermetik şairlerden kimleri okudunuz?
Aloysois Bertrand,
Marinetti, Nazım Hikmet yakınlığı.


Eğer bütün bu sorulara yanıtınız “hayır”sa, daha fazla komik durumlara düşmeden toplatın kitaplarınızı ve lütfen başka meşgaleler bulun kendinize. Böyle yaparsanız hem kendiniz daha mutlu olursunuz hem de başkalarını rahatsız etmezsiniz.

Peki diyelim ki; sorularıma “evet” dediniz. Bu sizin “şair” olmanız için yeterli midir?

Hiç sanmıyorum
Ya daha neler gerekiyor?
Şunlar efendim:
-Sağlam bir dünya görüşü,
-Hümanizmin tuzağına düşmeden varılan ve yakalanan doğa ve insan sevgisi.
-Vefa

Yaşadığınız kentte bir yakınınızın, şiir yazan sevimli bir kardeşinizin hayatında sorunlar mı var? O kenti, o insan için ayağa kaldırabiliyorsanız size “şair” derler.

Birey olarak, kurum olarak “feryat” ediyorsanız belki “şair” katına yükselebilirsiniz. Aksi halde siz “müteşair” olursunuz ki; bu yaratıklar da aslında “edebiyat dostları” değil gerçek birer edebiyat düşmanıdırlar.

“Onaltıkırkbeş” bu insanlardan hep uzak durdu ve duracak!
Zira benim ve dergimizin bir “derdi” var:
-İnsana olan her şeye yakın durmak.
Ve alt kültür insanlarına onurlu olmayı, delikanlı olmayı öğretmek!
Ama söylenecek fazla da bir şey yok:
Bu ülke bizim ülkemiz, bu insanlar da sonuçta bizim insanlarımız.

“Tanrı onları korusun”

Metin Güven
Onaltıkırkbeş, Sayı: 30

Hiç yorum yok: