Babamla ilgili çocukluk yıllarımdan anımsadığım en net hatıra onu bir köy düğününde halayın başında gördüğüm andı. Elinde beyaz mendili, başında dolaması, sırtında sim işlemeli kollu yeleği, siyah şalvarı, ayağına giydiği körüklü çizmesi ile davul zurna eşliğinde halayın başına durmuş, muhtemelen abdallardan dinleyip ezberlediği "su gelir millendirir/çayırı çillendirir/senin şu bakışların/ahrazı dillendirir" türküsünü çığırıyordu.
Yıllar geçtikçe halayda kıvraklığın, estetik duruşun önemini, ağırlama havasıyla başlayan halay esnasında bütün gözlerin halay başının üzerinde olduğunu, halay ritüelini hakkını vererek tamamlamanın bir onuru ve anlamı bulunduğunu babamdan öğrendim. Köy düğünlerinde fırsat buldukça halayın sonuna dura dura, halayda durduğum sıraları birer ikişer atlaya atlaya babamın yanında defalarca halaya durdum fakat babama olan saygımdan onun davetli olduğu hiçbir düğünde "maşallah, halayda babanı geçtin" övgülerine aldanıp o koca yörüğün önünde halayın başına hiçbir demde geçmedim. Çünkü halay bir kuttur. Töredir. Baba atadır. Törenin başıdır. Törede bir baş varken hanede ikinci bir baş, ikincil bir dirlik olunmaz.
"Kuş ölür sen uçuşu hatırla" diyen Furuğ aslında bu dünyada nasıl ölünmesi gerektiğini değil nasıl yaşanması gerektiğini imliyordu ve uzun, kült bir yaşamın sonunda her insan gibi babam da uçmağa varmıştı. Onun tanrı katına vardığı haberini aldığım gün Ege'de, çok sevdiğim bir sahil beldesinde, Halk Eğitim Merkezinde öğrencilerime halay dersi veriyordum.
Annem, torunlarının "güzel ebem" dedikleri annem, telefonun diğer ucundan "baban uçmağa vardı oğlum" diyerek beni doğup büyüdüğüm topraklara, dirliğimizin başı olmaya çağırdığında hiç düşünmeden yarıda kalan halayın başına geçtiğimi ve "su gelir millendirir" türküsünü babamın aziz hatırasına hürmeten gözlerimden yaşlar akıtarak çığırdığımı hatırlıyorum.
Hey yoluna yordamına gurban olduğum koca yörük!
Davullar zurnalar yoldaşın, cennet-i âlâ yurdun olsun.
fy
7 yorum:
Ne güzel, insanı duyguları ve anılarıyla baş başa bırakan incelikle yazılmış bir yazı. Yüreğinize sağlık.
Babanıza rahmetle anıyorum.
Okuyarak kattığınız değer için teşekkür ederim.
Allah rahmet eylesin... Başınız sağoolsun...
Merhaba Aze. Babalar günü için kurmaca bir öykü yazmak istemiştim. Öyküyü rahmetli babamın bana hitaben kullandığı "ince oğlum" ifadesinden yola çıkarak oluşturmak istedim. Diğer kısımlar tamamen kurmaca ve hayal ürünüdür. Doğrusu bizim buralarda davul zurna eşliğinde durulan halayın ruhunu biliyor ama halay çekmeyi bilmiyorum.:)
Gerçek hayattaki babamla ilgili hiçbir zamana/kalıba sığdıramadığım duygu ve düşüncelerimi umarım bir gün yayımlarım.
Okuyarak kattığınız değer için teşekkür ederim. Selamlar.
Anladım. Güzel hikaye olmuş o zaman. Ayrıca halay gösterisi çok iyiydi. ben de pek severim ama bilmem. Biraz horon bilirim.
Selamlar, Sevgiler.
Merhabalar.
Önce rahmetli babanıza Allah'dan rahmet, sizlere de sabr-ı cemil ihsan etmesini dilerim. Babanızla aranızda sizi birbirinize bağlayan çok sağlam ve kopmaz bağlar varmış. Ne mutlu size!
Halay videosunu baştan sona kadar izledim. Davul ve zurnanın icratı ile halay ekibinin halay çekişinden bunlar bizim yörenin çınarları dedim. Ben de Kırşehir ili Kaman ilçesindenim. "Su gelir millendirir, çayırı çimlendirir" aynı zaman da benim de hem bağlama, hem keman ve hem de kabak kemane ile icra ettiğim türküdür. Aynı zaman da halayımıza yön veren ve derin bir anlam katan bir türkümüzdür. O bizim türkümüzdür. Nerede bir davul-zurna icra edildiğini duysam, bizim abdallarımızın davul-zurnası olup olmadığını bilirim.
Ne yazık ki, artık ne bağlama, ne keman, ne de kabak kemane icra etmiyorum, yirmi yılı aşkındır bu enstrümanlarımı dağıttım ve elime bu enstrümanları bir daha hiç almadım. Memlekette bir udum var, ara sıra ona bir dokunurum, çok iyi icra ettiğim de söylenemez.
Davul-zurnanın bizim orada bir de hikayesi de var. Hikayenin başlığı da "Şeneref, O Bizim Davul Deal"
Şeneref'in, aslında adı Şeref'tir, fakat yaşlı annesi ona hep Şeneref diye seslenirmiş. Şeref yakınlarının düğünün birinde içer zil zurna sarhoş olur. Ayakta kalamayacak durumda olduğu için bunu hemen yatağına yatırırlar. O ara Kaman'da ve mahallede düğün çoktur. Gece yarılarına kadar davullar-zurnalar çalar. Oğlan evi kız evine, kız evi oğlan evine gidip gelmeler hiç eksik olmaz. Bir başka düğünün davul-zurna ekibi ile birlikte oğlan evinden dönen kız evinin kayın ekibi Şeref'in evlerinin önünden geçmektedir. Şeref o ara biraz ayıkmış ciğeri yanıyor ve su içmek için yıkıla kalka çeşmeye doğru gitmek üzere evden çıkar. Hem davul-zurna sesini duyar, hem de kalabalığı görür ve ekibin kendi düğün ekibi olduğunu zannederek "beni niye azıttınız, beni almadan nereye gidiyorsunuz" diye bağıra çağıra ekibin arasına karışır ve yıkıla kalka onlarla gitmeye çalışır. Annesi bu durumu görür ve Şerefe arkasından bağırır. "Şeneref o bizim davul deal" Şeref zaten hala sarhoştur, giden ekbin arkasından olduğu yere yığılır kalır. O gündür, bu gündür ne zaman Şeref ile karşılaşsam hemen annesinin ona "Şeneref o bizim davul deal" diye bağırdığı hikayesi gelir aklıma.
Sürç-ü lisan ettimse affola.
Selam ve saygılarımla
Recep bey, Kırıkkale ve Kırşehir aynı coğrafyada konuşlanmış, aynı kültürü yaşayan iki şehirdir. Köyümüz, abdal köyü ile komşudur. Abdal kültürünü iyi bilirim. Rahmetli Neşet ağam her daim başımızın tacıdır. Okuduğunuz bu metinde babalar günü için abdal kültüründen beslenerek kurmaca oluşturup yazdığım öykülerden biridir. Videodaki halayın başında duran siyah gömlekli delikanlı akrabamdır. Çok iyi halaya durur. Halay için uzun süre ders aldığını da biliyorum. Buralarda davul zurna olmadan düğün yapmak imkansız. Selamlar.
Yorum Gönder