Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

22 Haziran 2015 Pazartesi

Dördüncü Cemre



Hafta sonu Ankara'ya gittim. Ayna İnsan Dergisinin 15.sayısını Kızılay Konur Sokak'ta Turhan Kitabevine, Bayındır Sokak'ta Kurtuba'ya, Ataç-1 Sokak'ta A'raf Kültür Cafe'ye bıraktım. Birkaç aydır edebiyat dergilerinde yayımladığım inceleme, öykü ve şiirlerimi takip eden bir arkadaşımla konuştum. Bana "verimli bir dönemden geçtiğini görüyorum" dedi. Oysa görüntü aldatır. Böyle göründüğüme hiç şaşırmadım.

"Verim" sözcüğünü TDK: "Ortaya çıkan, istenilen, beklenilen sonuç, semere" diye tanımlamış olsa da ben bu durumu Rılke'nin ifadeleriyle örtüştürmeyi seviyorum. Şöyle diyor Rılke: "Mısralar sanıldığı gibi duyguların değil yaşamış olmanın verimidir."

Çok sık yazıyor gibi görünmem kimseyi yanıltmasın. Aslında laf aramızda kendimi hazırdan yiyen karınca gibi hissediyorum. Aylardır tek kelime yazmıyorum. Yayımladığım ürünleri birkaç yıldır kenarda yayımlanmayı bekleyenler arasından seçip paylaşıyorum. Okuduğum kitaplar hakkında veya yeni bir öykü, inceleme, deneme, şiir yazmak istediğimde zihnimin çeperi sanki "Çanakkale Geçilmez"i oynuyor ve düşlediğim imgeler, dizeler, cümleler, o çeperin ateş hattında birer birer vurulup kara bir deliğe düşerek ölüyor.

En son şöyle bir şeyler gelmişti aklıma. Not almıştım.

"dünya küçük, aşk büyük hastalıksa ne yapalım
öyleyse sonsuza değin çiçek açmak, 
ateşe soyunup denize dökülmek zamanıdır diyeceğim amma
yukarda Allah var, 
böyle iyileşmek 
bizim kitabımızda şifa niyetine bile yazmıyordu, 
üzgünüm..."

Böyle işte.

İlham perim beni terk etti galiba. Bir türlü yazmaya odaklanamıyorum. İsteksizlik mi desem, motivasyonum mu eksildi desem, ne desem bilmiyorum.

Geçenlerde yolda karşılaştığım başka bir arkadaşım şiirlerini okuyorum fakat anlamakta güçlük çekiyorum demişti. Ben de şimdilik sözcüklerin sana çağrıştırdıklarını duyumsamaya çalış yeterli dedim. Rahmetli Metin Abi'nin "Şiir Nasıl Okunmalı" başlıklı yazısını okumasını da salık verdim. Cahit Zarifoğlu'nu düşündüm. Zarifoğlu'nun şiiri de ilk bakışta zor anlaşılır gibi görünür ama onun şiirinin derinliği tekrar tekrar okundukça farkedilir ve anlaşılmaz görünen dizelerindeki metafizik soyutluk güzelduyumuzda üç boyutlu resme bakıyormuş gibi birdenbire aydınlanıverir.

Şiirde, nasıl desem, okunan metin düşle gerçek arasında bir yere götürmelidir okuru. Linda Woolverton'un "Alice Harikalar Diyarında" isimli kitabında olduğu gibi okuru fildişi bir boşluktan geçirerek yeni bir dünyanın eşiğine bırakmalıdır. Bilinen sözcüklerle bilinmeyeni buluşturarak, gerçekle düş arasında bir çizgide zamanın gizemini yakalamak. Benim şiirdeki uğraşım bu.

Birkaç gün önce yanılmıyorsam "face mahallesinde" şöyle bir cümle okudum. "Havaya, suya, toprağa. Dördüncü cemre de bize düşse."

Haziran bitmek üzere. Yağmurlar birkaç hafta daha sürecek gibi görünüyor. Ramazan sonrası kısa bir tatil iyi gelecektir ruhuma.

Benim cemrem "Deniz." Bana bir cemre düşecekse, bu cemre ille de "Deniz" olmalı "Deniz" diyorum.

Didim mi olur, Fethiye mi? Adrasan mı? Artık neresi denk gelirse.

İyilikle kalın.

fy


3 yorum:

N.Narda dedi ki...

Bazen oluyor böyle "cemresizlik". Kendimden biliyorum :)


Tatil... düşüncesi bile güzel, ben Ayder'de bir pansiyon düşlüyorum sizden farklı olarak.

Unknown dedi ki...

Ayna İnsan dergisini hiç duymamıştım. En kısa zamanda inceleyeceğim :) Umarım en kısa zamanda ilham perinizin size dönmesi dileğiyle..

mabelard dedi ki...

Ayna İnsan Dergisi 15.sayısını yayımladı. Dergide nitelikli şiirler yayımlandığını düşünüyorum. Abone olmak isterseniz tavsiye ederim.

Ve tatil...Haklısınız Narda. Tatili tutunacak bir can simidi gibi görüyorum. :) Ayder fena fikir değil. Geçen yıl Trabzon'a gitmiştim. Karadeniz yaylaları bozulmamış doğal güzellikleriyle insanı farklı bir boyuta taşıyor. İyi tatiller diliyorum size.