Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Hayatın Lâ Bilgisi


Cem Mehmet Eren; ilk kitabı Lâ ile, kendi içine doğru çıktığı yolculukta şiir okurlarını da hayatın lâ bilgisi diyebileceğimiz mikro ve makro kosmos bir yolculuğa çıkarıyor. Yolculuk deyince de Marcel Proust’un “Tek gerçek yolculuk; yüz değişik ülkeyi dolaşmak değil, aynı ülkeyi yüz değişik gözle görebilmektir” sözü belleğimize gelip yerleşiveriyor.

Dört bölüme ayrılmış kitabın içindeki şiirleri okumaya başladığımızda; Batılı anlamda bir felsefesi olmayan ama tasavvufi bir kültüre sahip geleneksel şiirimizle çağdaş şiirin harmanlandığı, şairin kendine özgü şiir diliyle karşılaşıyoruz. Kitaba adını veren lâ “yediye dürülmüş bohça/açılırken kat kat/gölge boşluğun rahmine düştüğü anda/doğdu lâ” dizeleriyle başlayıp “evvela lâ/sonra/ illa” diyerek kâinatın varoluş formülüyle bitiyor. Yediye dürülmüş bohçayı göğün yedi katıyla örtüştürmek mümkün. Yine şiirde duyumsatılan evrenin yokluk noktasından insanın başlangıcına ve oradan da olgunlaşmaya doğru giden süreci Türk mitolojisiyle birlikte düşünmek de mümkün.

Hiçlikten varlığa doğru gelip geçilen fakat geçilmesi kolay olmayan bu yolda insan yaşamındaki gelişmeler, kapılar, köprüler, duraklar Türk İslâm mitolojisinde gökteki yedi gezegenin özellikleriyle temsil edilir.  Yine “etrafımda dönerdi güneş/çıplak ayakla yürüdüğüm okyanus/emanetiydi Yunus’un/ışıklı kuleler yükselirdi gölgemde” dizeleri bütün insanlığın yürümesi gereken ışıklı yolu ve şairin beslendiği kaynağın ipuçlarını verir.

“tüm bilmelerim bir elif
gördüklerim rüya”

“aldırma Cem söyle belki döner devrân tersine
lîme lîme bir aşka bölünelim de gidelim”

İlk iki bölümde daha çok toplumsal duyarlılık ve insan olma bilinciyle yer yer kinaye ve ironiyle bezenmiş bir üslupla oluşturulan şiirlerde şair okura yoklukla birlikte yoksulluğu da duyumsatma çabasındadır.

“hicret etsem veya afrika’ya
susuz bir kuyu bulsam
umut olsam bir anaya
parçalansam çoğalsam
milyon olsam”

“ve hiçbir kuyu derin değildir
Yâkub’un âhından”

“gazze’li bebeğin mezarcığına
şemdinli’nin erimeyen karına
yemin
coğrafyamın kefenine
yemin asra
dönecek güzel atlarıyla gidenler
dönecek mutlaka”

Üçüncü bölüme “kürenin gözbebeği…/ilk onu görür dışarıdan bakan… aşklar oradan başlar”  dördüncü bölüme “nokta’nın küresel halleri…” diyerek başlayan şair, kitabın son iki bölümünde lirik ve dramatize edilmiş bir şiir üslubunu tercih ederken  “dört mevsim ondört elif” başlıklı şiirinde musiki tadında dizeleriyle okurları geçmişten günümüze İstanbul’da gezdiriyor.

Lâ; Cem Mehmet Eren için bir ilk. Belki şiir yolculuğunda bir varlık noktası ya da bir mihenk taşı özelliğinde. Şiirin malzemesi yaşamın içinde ve algıladığı yaşamın dili şairin kültürel birikiminin yansıması. Bu yansıma süreci bütün şiir okurunu kucaklayarak geleceğe doğru devam eder mi şimdiden bir yargıya ulaşmak güç. Fakat biz yine de kitabın son bölümünde yer alan ve birçok okurun belleğinde kalacağını düşündüğümüz “sonbaharda kolaydır ölüm” isimli şiirin son dizelerini paylaşarak zamana bir kapı aralayalım.

“- mozaik portrem yapılsın kalbinizin duvarına
bir de İbrahim'e haber salınsın
hangi çiçeklerle bezenmişti ateş
nasıl dirilir mor ölümler içinde insan
anlatsın”


Fatih Yavuz Çiçek

Hiç yorum yok: