"Bir ya da birkaç çocukları olmuş olsaydı, belki daha heyecanlı olurdu hayatları ama olmamıştı ve çok üstüne gitmemişti Adem. Çocuğunun kendininkine benzeyen bir kaderi olmayacağı nerden belliydi? Onun gerçekleşmemiş hayallerinin aynısını yaşamayacağını, şu ya da bu biçimde hezimete uğramayacağını kim garanti edebilirdi? Olsaydı kollamaya, adam etmeye çalışırdı o çocuğu elbette. Hadi, buna gücü yetti diyelim? Şu memlekette yaşanan bin türlü çarpıklıktan, uğursuzluktan koruyabilecek miydi onu bakalım! İtilip kakılmaktan, horlanmaktan, işsiz kalmaktan ya da köpek gibi çalıştırılmaktan, soyulmaktan, uyuşturucudan, ibnelikten, daha neler nelerden kurtarabilecek miydi?
Görmüş geçirmiş biri olarak, sevgisinin evladını hiçbir biçimde aşağılanmaktan uzak tutmaya yetmeyeceğini biliyordu. Trafikte, gözaltında, savaşta, iş kazasında ya da bir bombalama eyleminde ölmeyeceğini, daha kötüsü bir gün birdenbire ortadan kaybolmayacağını varsaysa bile, düzenin, düzensizlik ve haksızlık üzerine oturtulmuş karmaşasının onu kim bilir ne biçim biri haline getireceğini az çok biliyordu. Bu durumda topluma yeni bir kurban ya da kurbanlar sunmaya gerek var mıydı?
İnci Aral, Mor, syf 245-246
2 yorum:
Insan ister istemez böyle düşünüyor ama...
Daha geçen gün işyerinden bir arkadaşım "keşke evlenip çoluk çocuğa karışmasaydım" diye hayıflanıyordu. Gelecek belirsizliği eğitimli insanların bütün kaygılarının önüne geçmiş gibi sanki.
Yorum Gönder