Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

31 Mart 2020 Salı

filika çiçeği


aşk suçtur
utandığın kelimeler büyürken
susmayı öldürdüğün

topraktan göğe
filika çiçeğinin yükselen ağıtı
karaya kendini vuran
denizden bahşiş

kimsenin elinin değmediği
sularda ölüyor dalgalar
gemilerde adaların düşleri

üşür göğün balıkları
bir masanın
çok sandalyeli alçaklarıyla
intihar akşamları devrik kadehlerin
son demi

görülmemiş rüyadan uyan
dünya beni alacak
dünya alacak beni
alacak dünya
beni
alacak
senin almadığın yerden

Dilek Bilge, Dağları Yürüten Rüzgâr


28 Mart 2020 Cumartesi

avuçlarda pembeleşen zamanlara



deklanşör

a

“boşluklar, bir ölünün savaş alanını terk etmesi midir? “

sesim, rengi kaçan eşyalar gibi kalıyor ortada… ah şimdi!
bu sesimden güvercinler çıkaran bir sihirbaz olsa. sana,
insana karışmamış bir orman, sevişmeye hazır bir iskelet.
şeytan içimizden geçiyor, köleler düzgün bir türkçeyle ağlasa
ipince dağılıyor mürekkebin kokusu kâğıda. sen uğurlayan
ben bekleyenim bu öyküde. ikiye bölündü boynumdaki ağrı
kasıklarımıza kadar inelim. bunun ötesi sana emanetim.

“boşluklar; senin uzaklığın, benim dönüp geldiğim”

b

“düşünmek akıllıların, sevmek aşıkların dersi”

sözcükler bu aşkta o kadar etkili ki, hem giyotine uzanan baş
hem mührü kırılan kapıyım. çırpına çırpına çözüyorum
yüzüne yazılmış şifremi. melek resimleri geçiyor eski bir rüya
ya da sokaktan, yara bere içindeyiz. lirik bir gülüşü var teninin,
su geçirmez – su götürmez mi demeliydim yoksa-
sevgilim, bana akarken beni bulandırma.

“acılarımızı onarma sanatını öğreniyoruz biz bu aşkla ”

c

“hiçbir uzağına bu kadar yakın olmadın sen…”

penceremiz karanlık bir caddeye açılıyor. gökyüzü desen,
yere bakma telaşında. sevişelim hemen. uzat boynunu bana,
uzun bir roman gibi. iki bulutun öpüşmesinden anlıyorum
su yakarmış. bunu da öğretip tenimize geçmiş yazların
ıslığıyla uyanıyoruz. sabahın ağzında sarhoş şubat tadı.
perdeyi aralıyor sevgilim, uzaktan bir deklanşör sesi

“ bir bıçak kendi yarasıyla helalleşiyor şimdi” 

Ömer Turan, kedi güzü, syf.22

14 Mart 2020 Cumartesi

Bana Adını Sor


"Uzaktan her kadın insana hoş gelir. Her insan şunu bilir ki her gün beraber olmanın tadı başkadır, ayrılıp kavuşmanın tadı daha başka."

Montaigne, Denemeler, Syf.114
Çeviri: Korkut Ata

7 Mart 2020 Cumartesi

kendime yaklaşmaya direniyorum



yanılmış bir kapıyım simsiyah
kendi üstüme kapanıyorum
seni paris’te kaybettim
yanlış bir yerde arıyorum
bozduğum her saat
içimi büsbütün daraltıyor
hiçbir mutluluğum kalmadı
ne bıraktıysan harcadım
inge bruckhart
resimlerine bakamıyorum

yanlış bir bulut çoğalıyor
akşamları yanılmış içlerime
ağzımda bozuk bir pil tadı
o korku değil artık bu yaşadığım
telefon zillerine dolaşarak
bak ne ben leipzig’deyim
ne de sen istanbul’da
ne depart kahvesi’nde çay içiyoruz
ne tiryaki köpek’te şarap
seni görmeden öleceğim
bir daha görmeden
inge bruckhart
zaten kaç yıldır yaşamıyorum

hep yanıldık mı kimbilir
inanmak geliyor içimden
o yanlış tren bindiğimiz midir?
azala azala unutulduğumuz
hani leipzig garı’nda biten
yine yanlış mı yaşıyoruz
karanlığımızı avuçlarımıza öksürerek
sen bir kadın ıssızlığına koşulmuş
yarıdan fazla mavi gözlü
eylülden eylüle gülümseyen
ben görünmez raylara düğümlü
garlarda yankılanan bir erkek
değerinden eksiğine bozulmuş

ölüversek mi ne
en büyük yanlışlığı benimseyerek
gizli bir nem sinmemiş mi ellerine
ya saçların fena halde sonbahar
yanlışlar prensesi inge bruckhart
yine marne üzerine kar yağıyor
geceleyin bembeyaz ıhlamur ağaçları
yanıldıkça lüzumsuzluğunu anlayıp
insan yaşadığından utanıyor
uykularımızda yalnızlık korkuları
dışımızda en küstah yanlışlıklar
içimizde en başka türlü ayıp

Attila İlhan, ben sana mecburum/yanlış yaşamak, Syf.54