1-Kendimi hazırdan tüketen karınca gibi hissediyorum. Çalışkanım, tutumluyum, azla yetinmesini biliyorum ama şimdi itiraf zamanı. Yalan değil. Ağustos Böceğine imreniyorum.
2-Herkes başkasının gök’yüzünde arıyor yitik zaman şehrini.
3-Giden gitmiştir gitmesine de gideni
kim gül gibi saklar? Kim uzak tutar içindeki recm ateşinden?
4-Bir dargın bir barışık. Tekrara
düşmekten korkmuyoruz. Kar, yağmur, sıcak ne gam! Mart kedileri gibiyiz
çatılara tırmandıkça.
5-Omurgası kırılmış bir yüzyılın
ortasından yürüdüm. Roma’nın, Konstantiniyye’nin fethi gerçekti. Sana yara
bandı gibi sarıldığım, bana büyülü rüzgârlar bağışladığın da gerçek.
6-Bilmiyorsun; karanlık mahzene
kilitlenip bir küpün içinde yıllarca bekleyen şarabın sabrını. Üzüm nasıl gözyaşı döker teveğinden
koparılınca, bilmiyorsun.
7-Sarhoş muyum ayık mı? İpini kırmış
uçurtmayım. Düşersem, badem ağacına dönüşür gizli gizli büyürüm engin toprağında.
8-Bir sesinin buğusuyla kucaklayan
insanlar vardır bir de sessizliğin cevheriyle sarılanlar. Sessizliği tercih ediyorum.
Mânânın derinliğini. Ey benim en güzel, en acı yenilgim. Seni nar
rengini giyinmiş şafağın gölgesinde kucaklıyorum.
9-Muazzam ve muazzez ruh okyanusunda
küçük bir damlayım. Düşüncelerim sonsuz gerçekliğin dalgalarına dokunuyor.
Şarklıyım. Eflatunlar giymişim. Durup kalbimi yokluyorum. İçimin eyvanındasın. Âh!
Zihnimi geceler sıcak tutuyor, gövdemi içinden nehirler geçen şehirler.
10-Gevrek bir ağaç dalı nasılsa öyleyim.
İnce, naif ve kırılgan, adını kumların üstüne yazıyorum. Yüreğimin dili coşkuyla
titriyor. Kum sonsuz. Düş sınırsız. Parmaklarım ölümlü. Anımsa. Özlemek kumdur
demiştim. Kum saklı cennettir, geçmişe dokunduğumuz sürece…
11-Kehaneti bıraktım. Artık geleceği
görmüyorum. Geçmiş acı ve tatlısıyla orada duruyor. Sahip olduğum tek şey nefes
aldığım ânın büyüsü. Carpe, carpe, carpe
diem!
12-En zengin, en cömert hâllerin aklımda. Vadideki zambaklar gibi boy veriyorsun içimin Z Bölgesinde.
13-Hayatın gazozuna anason karıştırıp
onu serseme çevirmeyi öyle çok isterdim ki! Serseme dönmüş bir hayat, çakırkeyf
olmuş bir hayatın içinden koşarak geçmek. Bazen uçmak, dağlara doğru bağırmak, bazen kuş gibi deli devre
şakımak. Evet, delice şakımak. Fena
olmazdı. Eğlenceli, hatta çılgınca olurdu. “Hayat
sevilince sevince güzel” denir bir şarkıda. Yanlış! Hayat delirdikçe ve çılgınlaştıkça güzel.
14-Kimin yüreğine girmek istesem
anahtarsız kapılar. Bazı kapılar yalnızca içerden açılırdı. Unutmuşum. Ya evde yoksan?
15-Günlerin uzunluğu canımı yakıyor. Duvarların
arasına hapsolmak sabrımın çeperini yaralıyor. Bekledikçe zaman kavramını, zamana
dokunma arzumu yitiriyorum. Belleğimde yanıp küle dönüşen ormandan kurtardığım
zeytin ağaçlarını gülüşünün coğrafyasına miras bıraktım. Elimden ormana üzülmekten başka bir şey gelmiyor. Benden uzaklaşan her şeyin gerçekte bana ne kadar yakın
durduğunu keşfettiğimden ândan beri –ne tuhaf- şizofreninin sıcaklığına teslim
ettim ruhumu.
16-Bütün varlığım işgâl altında. Bütün
kalelerim zaptedilmiş. Mut şehrine çıkış kapalı. Bir bakış, insancıl bir gülümsemenin
tozudur belki de aradığım anahtar ve biliyorum sadakat ülkesinden, gök’yüzünden
gelecek beklediğim özgürlüğün müjdesi o bergüzar.
17-Elbet birgün zamanın alevi söner. Olan
biten her şeyi sessizlik kuşatır. Gümüş nehirler akar insanlığın özüne ve dünyanın
hüneri biter. Aşk kalır geriye. Aşk bakidir. Albahardır. Aşk gümüş suların
gizine akar.
18-Yokluğu kusurlarımdan bildim varlığı kenz-i mahfiden. Hiçbir hayalim yok desem de nihayetinde âdemoğlusun, duramıyor, bağlanıyorsun işte. Bağlanıyorsun; yaşamak, sonsuza değin kuş gibi yaşamak tutkusuna.
19-Doğdum, yaşadım, ölüyorum. Hiçbir şey anlamadım hiçbir şey. İyileşmeyen, nasırlı bir yara gibi ağrıyan şu koskoca dünyadan.
20-Köprücük kemiğindeki çukura gömülmek
istiyorum.
fy
2 yorum:
Çok güzeller.
Okuyarak kattığınız değer için teşekkür ederim. 20'lik ilaç tabletleri gibi... Devamını da yazmayı, bu tabletlerden bir kitap oylumuna ulaşabilmeyi hedefliyorum.
Yorum Gönder