İhsan Baran Geldi dokuz yaşında bir çocuktu. İstanbul'da Eyüpsultan İslambey Mahallesinde yaşıyordu. Dün oyun oynadığı inşaat alanında düştüğü çukurdan uzun uğraşlardan sonra yaralı kurtarıldı ama talihsiz çocuk kaldırıldığı hastanede yapılan bütün müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.
Bir zamanlar şöyle bir söz duymuştum. "Türkiye'de insanlar tesadüfen yaşar, Avrupa'da insanlar tesadüfen ölür."
Üzülmemek, kahrolmamak, gözlerin buğulanmasını, sesin çatallanmasını engelleyebilmek elde değil. Bugün Baran, yarın kimbilir hangi çocuk ya da geçmiş zamanlardan birinde şurada "zamanın suç ortağı" başlığını verdiğim, böylesi bir kayıptan esinlenip kurgulayarak yazmaya çalıştığım ayakkabı boyacısı küçük Murat. https://mabelard.blogspot.com/2016/10/zamann-suc-ortag.html
Klişeleri sevmem ancak Baran'ın vefat haberine üzülmekten aklıma ilk geleni yazmaktan başka çarem yok. Günlük köşe yazılarını "Ne zaman adam oluruz" sorusuyla bitirirdi gazeteci Fatih Altaylı.
Çok yazmaya da, konuşmaya da mecalim yok. Ben de Altaylı'nın yazdığı gibi bitireyim.
Ne zaman adam oluruz?
fy
*bulutlar adam öldürmesin/Nâzım Hikmet
5 yorum:
İnşaat yapmak ve yaptırmaktan başka bildikleri birşey olmayan , mendil kadar yer bulsa bina diken ( onu da nasıl yapıyorlar Allah kerim ) cahil cühela takımını başa tac eden gürühu soruyorsak ne zaman adam olucaklar diye hemen cevap vereyim olmiycaklar. Çünkü onların var oluş amaçları adam olmadan gemisini yürütmek. O açtığı inşaat çukuruna kendi oğlu düşse yine adam olmaz o. Fıtratında var der geçer.
Böyle giderse zor. Bütün bir halk yıkılıp yerine başkaları gelirse belki.
Bu konuda benim hiç umudum yok !
Sevgili drifter sizinle aynı fikirdeyim. Karun gibi varlık sahibi olsalar bile rantın kaymağını yemeye doymayacak, alışkanlıklarından vazgeçmeyecek, dünyaya, insana, insan haklarına, iş hukukuna, iş güvenliğine, estetiğe, kültüre, sanata, evrensel değerlere bakışlarını asla değiştirmeyecek ve hiçbir zaman olmayacaklar. Gazeteci Metin Toker'in anılarında okumuştum. Paris 100 yıl önce nasılsa 100 yıl sonra da aynıdır; caddeleri, sokakları, binaları değişmemiştir diyordu. İstanbul bırakınız geçmiş 100 yılı son 25 yılda betonla kaplanmaktan tanınmaz hale geldi. Bunların fıtratı da bu.
Sevgili Narda. Fırsatını bulmuşken buradan ileteyim. Dokuzdolambaç'ı bitirdim. Jiro en çok beğendiğim öykü oldu. Özellikle finali çok iyi. Tekrar tekrar okunası öyküler. Tebrik ediyorum.
Adam olma konusunda bence sorun biraz da toplumun büyük çoğunluğunun üzerinde durduğu düşünsel zemini inatla değiştirmek istememesinden kaynaklanıyor. Mevcut zeminin değişmesi kısa vadede zor görünüyor.
Sevgili Momemntos. Çok değer verdiğim bir şairin dizesi geliyor aklıma.
"Umut, umutsuzluğun içinde/Işık, karanlığın çatlaklarında çünkü"
İyilikle kalın...
Çok teşekkür ederim. Görüşleriniz kıymetli benim için. Jiro'yu fb'ta da paylaşmıştınız:)
Yorum Gönder