Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

6 Nisan 2016 Çarşamba

Kabahatler Kitabı


Anayasa'nın 2.Maddesi "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir" der.

Türk Dil Kurumu ise Hukuk kelimesini "toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünüdür" diye tanımlıyor. 

Arapça “hak” kelimesinin çoğulu olarak dilimize geçmiş olan hukuk, insanların doğuştan sahip oldukları hak ve hürriyetlerini tam, eşit, sürekli güvenlik içinde kullanmalarını, insanın doğuştan sahip olduğu hakları kullanırken de “adalete yönelmiş toplumsal yaşama düzeniyle”(Yasemin Işıktaç, Bir Hukuk Tanımı Vermenin Zorunluluğu) ilgilenir ve konusu gereği “hayatın gerçeklerinin idrakinde” edebiyatla aynı kompozisyonda örtüşür.

Niçin ve nasıl örtüşür?

Çünkü; “hukuk insanı ve ona ait her şeyi tanıma, tanıyabilme sanatıdır. Bize insanı tanıtacak en önemli alanlardan biri de kuşkusuz edebiyatın da dâhil olduğu sanatın tâ kendisidir. Sanat değişik alanları ile bizde sadece estetik bir duygunun gelişimini sağlamaz; insanı tanımamızı ve onu anlamamızı da kolaylaştırır” (Dç.Dr. Sezgin Seymen Çebi, Sanatsız ve Edebiyatsız Hukuk Yumurtasız Omlete Benzer)

Metin Dikeç Kabahatlar Kitabı'ında işte tam da yukarıda açıklamaya çalıştığımız şeyi yapıyor. Mesleğinin konusu gereği "hayatın gerçeklerini" edebiyatla aynı kompozisyonun içinde birleştiriyor.

İvan İlyiç ya da yargıcın Trajedisi, Gogol'ün Palto'suna Sığmayanlar, Mahkeme Kapısı'nın Aralığından, Ali'ler Katledilir, Filiz'ler Hep Örselenirken, Şiiri Ve Düşüncesi İzleğinde Rainer Maria Rilke, Bastiani Kalesi Nerede, Barbarlarımız Kim Bizim?, Dirina'dan Mostari'ye Yapanlar, Yıkanlar, Yazanlar başlıklı yazılarının ardından Edebiyat Hukukun Neyi Olur sorusunun yanıtını aramaya başlayan Metin Dikeç kitabın 139. sayfasında okurun merak ettiği soruyu yönelterek cevabı da yine kendisi veriyor.

"Gelelim bunca söz içre sadede varamamaktan ötürü birçok okuyucunun sabırsızlıktan çatladığı (?) soruya. Edebiyat ve şiir okumak, sanatla ilgilenmek zaten her gün yüzlerce sayfaya varan teknik metinler okumaktan sıdkı sıyrılan hukukçunun ne işine yarayacaktır?"

Sorunun yanıtını 144.sayfada veren Metin Dikeç'in yanıtı bir hayli anlamlı.

"Edebiyatın ve şiirin değeri 'bilincimizi değiştirme gücünden' gelir. Bilincimizin gelişmesi bize yaşamı anlamlandırma ve değiştirme gibi, parayla, statüyle, mevki ile ölçülemeyecek büyük bir kazanımdır. 

Yalnızca bu mu? Edebiyat bize başka dünyaların, yaşamların kapısını aralarken, ömrümüzde belki bireysel deneyimlerle elde edemeyeceğimiz 'varlık/hakikat' bilgisini sunar, yaşayamadıklarımız ve göremediklerimizden örneklerle var oluşumuzu anlamlandırır. Kısaca edebiyat ve şiir bizi daha çok 'insan kılmaya' yarar.

İnsan olmak ve insan kalmak.

İnsanoğlu bunu layıkıyla becerdiğinde yeryüzünde onun "kabahat"lerinin 'k'sından eser bile kalmayacaktır muhtemelen ve suçtan, öfkeden, nefretten arınan insan güzelleşecektir.

Ve Dostoyevski'nin ifadesiyle "dünyayı güzel kurtaracaktır."

Güzel kalın.

fy

Hiç yorum yok: