Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

21 Mart 2021 Pazar

İstanbul bütün özlemlerin atasıdır...



Bugün grinin hüküm sürdüğü bir güne uyandım. Kıyafet alırken severim griyi, hatta kendime de çok yakıştırırım ama hafta sonlarına bir türlü yakıştıramıyorum başı dumanlı dağların ve sisin rengini. Böyle havalarda yaşlanma belirtisi midir nedir artık bunalıyor, daralıyorum. Baharın başlangıcında Nevruz Ateşi yakmayı düşlerken bendeki talihe bak. Hayaller Paris, gerçekler sokağa çıkma yasağı. Gözlerimi kapatıp biraz daha uyumayı denedim,  olmadı. Yatakta sağa sola döndüm, tembellik etmeyi seviyordum yaşım ilerledikçe onu da beceremiyorum galiba. 

Besmele çekip doğruldum. Muharrem Sönmez'in "Faili Meşum" başlıklı şiiri geldi aklıma. "Zamanın yüzündeki anlamını seviyorum" dizesiyle başlar, "Evde bir yalnızlık var/Kimin?/Sormaya korkuyorum inan/Üstüme kalacak diye"  dizeleriyle biter. Kısa ve etkileyici bir şiirdir vesselam. Elim telefona gitti. Kripto para piyasalarına göz gezdirdim kısa süre. Küçük bir miktar "polkadot" yatırımım vardı. 277 TL. limitli fiyattan satış emri verdim. Alıcı vardı ki hemen satıldı. 400 TL'de kâr bıraktı, fena değil hem de hiç fena değil. Bakınız, bu piyasada uzun vadeli değil kısa vadeli düşünüyor, genellikle al-sat trader işlemleri yapıyorum. Yaptığım işlemleri kısaca, düşüşte destekten al, yüksekte dirençten sat, prensibiyle açıklayabilirim.  Sonra haber sitelerine, ekonomi sayfalarına göz gezdirdim. Merkez Bankasındaki görev değişikliği gündemdeki sıcaklığını koruyor, İstanbul Sözleşmesinin iptaline, Gezi Parkının bir vakfa devredilmesine tepkiler sürüyordu. Türkiye'de yaşamanın bungun ağırlığı dedim kendi kendime konuşarak. Türkiye'de yaşamaktan da, bu ağırlığı hergün ruhumda hiseetmekten de bıktım. Bir el uzatan, ne bileyim bir yol gösteren olsa da kaçıp gitsem buralardan. Kaçıp gitsem öz yurdumdan. Kafavis her ne kadar "yeni bir ülke bulamazsın" demiş olsa da başka ülkeler, başka şehirler, başka toprakları yurt edinsem. 

Aklınızdan Norveç mi geçiyor efendimiz dedi Modric. Modric, bizim Olrıc'ın kuzeni.

Modric'i duymazdan geldim. Norveç soğuktur. Yazı kışı, gecesi gündüzü belirsizdir. Hem ben işi, kışı, soğuğu sevmem ki. Norveç buz gibidir, kuzey ülkeleri olmaz fakat İspanya veya Portekiz olabilir diyerek iç geçirdim. Yataktan indim, pencereden caddeye baktım. Kimseler görünmüyordu. Odalarda boş boş gezindim. Çiçekleri suladım. Ekmek kızartıp, çay demledim kendime. Demlediğim çayı ince belli bardakta tek başıma yudumladım.

Ahmed Arif "Bir ben bileceğim oysa/Ne afat sevdim/(...)Seni bahar gibi düşünüyorum" der.

Telefondan Melike Demirağ videosunu bulup, sesini açtım. 

"Şimdi İstanbul'da olmak vardı anasını satayım, püfür püfür bir vapurun yan tarafında"

Gözlerimi kapadım. Ortaköy'de Nevruz Ateşi yaktığımızı ve yükselen vahşi  alevlerin üstünden elele tutuşarak atladığımızı düşledim.

fy

2 yorum:

Sadece C. dedi ki...

Elimde olmadan gülümsedim sıkıntınıza, ne olur kızmayın.. Tam da öyle işte, başka memlekette afiyette ve huzurda ama bu sefer de özlem içindeyim. Kendim ettim kendim buldum, tabii ki ağzımı açmıyorum şükretmek dışında ama bazen şöyle güzel bir Türkçe konuşulmasına (lanlı lunlu değil de o 1970lerin kibarlığında meselâ), "yaa hatırlıyor musun şöyle bi reklam vardı.." diye başladığım cümlenin gerisini onun getirebilmesine.. Öyle işte.. Böyle tüm sevdiklerimiz ve dostlarımızla topluca göçsek.. Ya da bizi göçe süren şartlar kalksa ortadan.. Bilemedim.

mabelard dedi ki...

"İnsanın vatanı doğduğu yer değil doyduğu yerdir" diye sık sık duyduğumuz bir atasözümüz var. Türkiye'de toplumun çoğunluğunun gelir seviyesi düşük, çoğu insan gündelik kazançla yaşamını sürdürmeye çalışıyor, gelecek belirsizliklerle dolu. Ekonomik ve sosyal sorunlar dağ gibi birikti ve üstüne üstlük bu sorunların çözümüne yönelik kısa vadede bir umut kırıntısı da göremiyorum. Memleketi bırakıp başka bir ülkeye göçsem buraları arar mıyım? Bilmiyorum. :) Belki de bu süreci yaşayarak deneyimlemem gerekiyor. Bir film vardı ismi galiba "Almanya Acı Vatan"dı. Göç olgusu ya da isteği Türk toplumunun genlerinden kaynaklanıyor sanırım. Tarihler öncesinden başlayan doğudan batıya göçler incelendiğinde ana etkenin hep daha iyi yaşam koşullarına ulaşmak olduğu görülür. Belirttiğiniz gibi keşke göçleri
zorlayan şartları ortadan kaldırabilsek ve özlemler son bulsa...

Ve reklamlar... Müjde çoraplarının reklamlarını anımsadım. "Eskimiş çoraplarınızı atın, Müjde geliyor müjde" sloganını kullanmışlardı. İzocam reklamını bir de. "Yak şu kaloriferi donuyoruz" cümlesini. Ve sonuncu. "Önce güneş havası" diye başlayan bir reklam vardı? Anımsadınız mı?

Selamlar. İyilikle kalın.