Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

29 Mart 2017 Çarşamba

Dün



"Dün her şey daha güzeldi
Ağaçlarda müzik
Saçlarımda rüzgâr
Ve senin uzanan ellerinde
Güneş" (syf.6)

"Akşamları fabrikadan çıkınca alışveriş etmeye ve yemek yemeye yetecek çok az zamanımız kalır. Ertesi gün işe yetişebilmek için çok erken kalkmamız gerekmektedir. Kimi zaman iş için mi yaşadığımı yoksa yaşamak için mi işe gittiğimi düşünürüm.

Ne yaşam ama?
Tekdüze iş.
Acınası maaşlar.
Yalnızlık
Yolande.
Dünyanın çeşitli yerlerinde Yolande'lar olmalı, Binlercesi.
Güzel ve sarışın, az çok salak.
Bir tanesi seçilir ve birlikte yaşanılır.
Ama Yolande'lar yalnızlığı dindiremez." (syf.28)

"Gözlerim var yalnızca.
Bulanık bir suda yüzen buğulu ve hüzünlü bir çift göz.
Bu gözleri, bir miktar değersiz yabancı para karşılığında bit pazarından aldım. Başka bir şey etmiyordu." (syf.37)

"İnsan ancak bir baltaya sap olamayınca yazar olur." (syf.61)

"Zaman yırtılıyor. Çocukluğun puslu toprakları nerede? Ya o karanlık uzaydaki eliptik güneşler nerede? Boşluğa düşmüş yol nerede? Mevsimler anlamını yitirdi. Yarın? Dün? Bu sözcüklerin anlamı ne? Yalnızca şimdiki zaman var. Bir bakıyorsunuz kar yağıyor. Bir bakıyorsunuz yağmur. Güneş açıyor, rüzgâr esiyor. Tüm bunlar şimdide. Bunlar olmadı, olmayacak. Şimdi var. Hep var. Hepsi birden var. Çünkü olaylar bende yaşıyor, zamanda değil. Ve bendeki her şey şimdiki zamanda.

Dün göl kıyısına gittim. Sular simsiyah ve çok karanlık artık. Her akşam, dalgaların arasından birkaç unutulmuş gün yolculuğa çıkar. Denizde yol alırcasına ufka doğru giderler. Ama deniz buraya çok uzak! Her şey öylesine uzak ki.

Sanırım yakında iyileşirim. içim de ya da uzayda bir şey kırılacak. Bilinmedik yüksekliklere tırmanacağım. Dünyada yalnızca hasat, katlanılmaz bekleyiş ve ifade edilemez sessizlik var." (syf.66)

Agota Kristof, Dün
Çeviri: Ayşe İnce Kurşunlu

Hiç yorum yok: