Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

10 Nisan 2017 Pazartesi

Önceliğimiz İyi Yönetişim Olmalı


Türkiye gündemi malûm, referandum.

İktidar çevreleri meclisten, cumhurbaşkanından geçerek halkın onayına sunulan ve 16 Nisan Pazar günü oylanacak anayasa değişikliğini "cumhuriyet değil sistem değişiyor, yönetimde iki başlılık sona erecek, daha güçlü bir Türkiye için, yeni Türkiye için, devletin bekâsı için başkanlık sistemi gerekli" vs. gibi söylemlerle süsleyerek referandumda "evet" denilmesi gerektiğini söylüyor. 

Muhalefet çevreleri ise anayasa değişikliğinin referandumla kabul edilmesi hâlinde cumhuriyetin, demokrasinin kazanımlarından geriye gidileceği tezinden hareketle totaliter rejim endişelerini dile getirip, ülkenin karanlığa sürükleneceği fikrini ileri sürerek "hayır" kampanyası yürütüyor.

Bu tespitlerden sonra şunu belirtmekte fayda var. Çağdaş toplumlarda birey olmanın koşulu düşünmek, aklını kullanmak, sorgulamaktan geçmiyor mu?

"Düşünüyorum. Öyleyse Varım." 

Düşünüyorum çünkü ülkemin iyi yönetilmesini istiyorum. İyi yönetilmek benim vazgeçilmez kıstasım. Dolayısıyla yönetim sisteminin adı "başkanlık" olmuş, "parlamenter sistem" olmuş doğrusu çok da umurumda değil. Yasama, yürütme, yargı erkleri birbirinden bağımsız mı? Temsilde adalet var mı? Sistemin denge, fren mekanizmaları iyi kurulmuş mu gibi sorular çoğaltılabilir ama argo tabirle ifade edersek velhasılı ben "Hatice'ye değil neticeye bakıyorum."

Niçin böyle söylüyorum.

Çünkü bir ülkenin iyi yönetilmesi için o ülkenin dönemsel koşullarına göre dizayn edilmiş, med-cezir'i andıran anayasaya maddelerine değil tutarlı ve sürekli "iyi yönetişimi" önceleyen yönetim/yönetme kültürüne ihtiyacı vardır da ondan. 

Bakınız, Dünya Bankası "iyi yönetişimi" şöyle tanımlıyor.

"İyi yönetişim, açık ve öngörülebilir bir karar alma sürecinin, profesyonel bir demokratik yönetimin, eylem ve işlemlerinden sorumlu bir hükümetin, kamusal sürece aktif olarak katılımda bulunan sivil toplumun varlığının ve hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu düzendir." (Dünya Bankası, 2000)

Geleneksel yönetimlerde merkezi ve otoriter yönetim anlayışı, dikey örgütlenme, kapalılık, hesap vermekten kaçış, keyfi idare vs. gibi oluşan yönetsel sorunlara karşılık "iyi yönetişimde" saydamlık, denetime açıklık, verimli ve etkin bir kamu yönetimi, halkın yönetime aktif katılımı, geleceği görme vizyonu, stratejik düşünebilme, hukuka bağlılık, toplumu oluşturan bütün paydaşlarla güvene dayalı ilişkiler önceliklidir.

İmdi.

Önümüze getirilen 18 maddelik anayasa değişikliğinin özüne bakıyorum. 

-Anayasa değişikliği ile "yasama, yürütme, yargı" partili, yani tarafı baştan belli olan tek bir kişide "başkanda" toplanarak merkezi, otoriter bir sistemin önü açılıyor.

-Seçilecek partili başkana meclisi tek taraflı fesih hakkı veriliyor.

-Bakanlar Kurulu meclis denetiminden ve hesap verebilir olmaktan uzaklaşıyor.

-Ve seçimle gelmeyen "atanmış başkan yardımcısı,"  partili başkanlık makamının herhangi bir sebeple boşalması, başkanın görevini yapamayacak şekilde hastalanması, yurt dışına çıkması hâllerinde başkanın yetkilerini kullanabiliyor ki böyle bir düzenleme kesinlikle izahtan vâreste tutulamaz. Çünkü bu maddenin kullanımına ihtiyaç duyulması hâlinde millet iradesi açık net bir şekilde dışarda bırakılıyor. Milletin seçmediği birinin milleti yönetmesi, bu olacak şey değil.

Önümüze getirilmiş anayasa değişikliği maddelerine temel hukuk dersleri okumuş biri olarak gerçekten tarafsız, nesnel bir gözle üstünden, altından, sağından, solundan, önünden, arkasından bakıyorum, bakıyorum, "iyi yönetişim" kavramından herhangi bir eser göremiyorum.

Türkiye'de yaşıyoruz. Evet, belki her şey istediğimiz gibi değil. Yaşam koşulları güç. Dünya kirleniyor. Bu kirlenmeden nasibini alan insanoğlu da giderek kendine yabancılaşıyor.

Bu koşullarda hayatımızda iyiye giden hiçbir şey yoksa mevcudu korumak, mevcudun aksayan yönlerini çoğulculuk anlayışıyla iyileştirmek bana en mantıklı seçenek olarak daha yakın görünüyor.

Bizim oralarda bir söz vardır. "Bildiğin ayranı, bilmediğin yoğurda değişme" derler. 

Sizi bilmem ama velhasılı ben bildiğimiz ayranı içmeye devam etmekten yanayım.

Her işte bir "hayır" vardır. 

Sonuç ülkemiz için hayırlı olsun.

fy



4 yorum:

drifter dedi ki...

valla bu mevzuuda en iyisini Baykal söyledi (kendisinden çok haz etmesem de)
'bu gayriciddidir' dedi.
hakikaten de...
hep sunu dusunuyorum: bıçak sırtı diyorlar ya; yani anketlere gore durum ortada...
yani bizim halkimızın en azından %50 si en iyi ihtimalle %48 i filan evet diyecek böyle birseye...
sistem demeye dilim varmıyor.
vay halimize!

mabelard dedi ki...

Kampanya sürecinde değişikliğin içeriği üzerine yoğunlaşılsa anketlerde "evet/hayır oranları daha farklı çıkabilirdi. İktidar kurnaz, muhalefet saf. Üstelik her türlü imkana, neredeyse tek kale maça dönüşmüş organizasyonlara rağmen "bıçak sırtı" sonuçlar anayasa değişikliğinde halkın keskin hatlarla ikiye bölündüğünü de gösteriyor. Bu süreçte Erich From'un "bireyin kendine yabancılaşma sendromu" diye adlandırdığı olguyu da net bir şekilde görmek/doğrulmak mümkün. Ben sonucu yurt dışında yaşayanların tercihlerinin belirleyeceğini düşünenlerdenim.

Orta doğuda güç dengelerinin sürekli değiştiği, terörün gece gündüz kol gezdiği bir coğrafyada yaşıyoruz. Sonuç ne olursa olsun zor günler bizi bekliyor.

drifter dedi ki...

yurtdisi oylarına kaldıysak durum feci benim burda gorduğum eli sopalı bir güruh: adamı konuşturmuyorlar bile...

mabelard dedi ki...

Aynı zihniyette bir güruh burada da var. Karşı görüşe tahammülsüzlük örnekleri çok ve maalesef bu tutum artık fütursuz/önlenemez bir alışkanlığa doğru evriliyor. Yurt dışı oyların sonucu yüzde iki-üç oranında etkileyeceği düşünülüyor. Almanya, Hollanda, Fransa, Belçika,İngiltere gibi ülkelerdeki seçmenin geçmiş seçimlerdeki tercihlerini dikkate aldığımızda yurt dışından kullanılan oylarda "evet" çıkma olasılığı yüksek. Bu da Türkiye'de başa baş olan oyların ibresini etkileyebilecek bir ihtimal.

İşin ironisi şurada sanırım. Avrupa'da çifte vatandaşlıkla yaşayan ve oradaki seçimlerde genellikle sosyal demokratları tercih eden Türk seçmen, kendi ülkesinin seçimlerinde niçin sosyal demokratları tercih etmiyor anlam vermek güç.