Gündeme teslim olmamak ülküsüyle gündem üzerine yazmak istemiyorum ancak gündem öylesine güçlü ki biz ona teslim olmamak için bütün hücrelerimizle direnmemize rağmen o tıpkı derinliği belirsiz bir girdap ya da Bermuda Şeytan Üçgeni gibi herkesi kendi rahmine doğru çekmekten geri durmuyor.
Niyetim uzun uzun hamaset yapmak değil. Lafı hiç eveleyip gevelemeden direk konuya gireyim. Hollanda ile yaşadığımız diplomatik krize Umberto Eco'nun "Düşman Yaratmak" isimli denemesinde anlatmaya çalıştığı "düşmanı inşa etme" süreçlerinden bakıldığı takdirde meselenin iç yüzünün daha net anlaşılacağını düşünüyorum.
Birkaç gün önce ruh ikizim Birtan Yücel'in Ayna İnsan Dergisinin 18.sayısında yer alan "1984: İktidar Ve Yabancılaşma" isimli incelemesini bu sayfalarda yayımlamıştım. Yücel'in yazısı dikkatlice okunduğunda orada düşman inşa etmekle ilgili Eco'dan alıntı şu cümle dikkat çekiyor. "Savaş bir toplumun kendini "bir ulus" olarak görmesini sağlar; savaşın karşı ağırlığı olmasa hükümetler kendi meşruiyet alanlarını bile oluşturamazlar."
Yani...
Yanisi şu. Hollanda krizi bütün diplomatik kurallar, teamüller bir kenara bırakılarak, her iki tarafın asıl hedefini tam on ikiden vuracak, "win win" yani "kazan kazan ilkesi" üstüne inşa edilmiş bilinçli bir olmayan düşmanı yaratma eylemidir. Kısaca oy toplamak içindir. Machiavelli'nin ruhuna incil okumaktır.
Merak etmeyin. Görünen köyün ırağı olmaz. Çarşamba günü (yarın) yapılacak Hollanda seçimlerinin ardından 16 Nisan'da Türkiye'deki referandum süreci de nihayete erecek ve sonra her iki ülke yetkilileri sanki hiçbir şey olmamış, bu kriz hiç yaşanmamış gibi ortamı yumuşatan açıklamalarla ilişkilerini "tamamen duygusal sebeplerle" (anladınız siz onu) sürdürmeye devam edeceklerdir.
Bu hengâmede olan kime mi olacak?
Bu hengâmede olan, her şeyden habersiz kendi halinde süt vermekle meşgulken Hollanda krizine kurban edilerek kesilen ve eti afiyetle yenecek Hollanda ineğine olacak.
Ha bu arada... Evdeki portakalları protesto uğruna sokaklara saçmak, bıçaklamak, çöpe falan dökmek isteyen varsa ziyan etmesin. Göndersin bana. Ben sizin adınıza onları afiyetle ziyan eder; dilim dilim soyar, sever, hepsini tüketirim.
Havalar soğudu. Mart bildiğimiz Mart. Grip olmayalım.
Aklımıza mukayyet olalım arkadaşlar.
fy
fy
4 yorum:
:) :) :) :)
Az ve öz. Tam sevdiğim gibi:)
"Portakal orda kal" gibi oldu. Aslında bu konuda yazmamak için epeyce direndim ama gelişmeler karşısında vicdanım yeter artık, bu kadar da olmaz dedi.
bir iki noktaya dikkat cekme ihtiyaci hissettim.
bir suredir burada yasiyorum Hollanda'da yani.
olan malesef sadece hollanda inegine olmuyor. Bu topraklarda 400 bin turk vatandasi yasiyor.
asil olan onlara oluyor. Bugunden sonra da daha neler olacak allah bilir!
Turk Hukumeti referandumda evet'e makul mantikli bir gerekce bulamadigi icin kendi vatandasinin akibetini trade etti. Bu maduriyetten bir evet devsirme oyunu oynadi. Olan bu!
avrupali bugunku duzende kendi degerlerini devam ettirecek ahlaki tutarliligi artik sergilemekten yoksun olduğu icin bu oyunun icinde yer aliyor ve bizler tv ekranindan bize yansiyana bakip olanlara anlam vermeye calisiyoruz.
zavalli insanlik!
Endişelerinizi anlıyorum Drifter. Almanya ve Hollanda'da yaşayan akrabalarım, arkadaşlarım var. Son gelişmelerden sonra herkes tedirgin. İnanın burada biz de tedirginiz. Ben meselenin bu noktaya getirilmesinde her iki ülkede gerçekleşecek seçimlerin etkisinin olduğuna dikkat çekmek istemiştim. Oy kaygısı uğruna kendi vatandaşının güvenliğini zora sokacak politikalara yönelmek, karşı tarafa irrite edecek söylemlerle saldırmak, krizin bilerek ve isteyerek çıkarıldığının ipuçlarını veriyor zaten.
Bunu yapan politikacılar bir pire uğruna koca yorganı yaktıklarının farkında değiller mi? Esasen bal gibi de farkındalar. Doğrusu yorganı da pek umursamıyorlar galiba. Oy devşirmek için geldiğimiz yere bakın. Yazık. "Bat dünya bat."
İyilikle kalın. Selamlar olsun Hollanda'ya.
Yorum Gönder