Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Hüseynî Zamanlar Senfonisi


adını kimselerin bilmediği mevsimler yasak bir serap
esaret, mülkümde kırık bir eylüldür diye üzülmem
çünkü ruhumun çeperi lilith’e şerbetlidir, ten yalnızca semâya hasret 
velev ki fuzûlîyim dünyada mecazi aşklara direnmem işte bu yüzden

evet, işte sırf bu yüzden
günleri kompozit duygularla sarıp
ışığın kan kaybını gecenin kollarında durdurmaya alışkınım ben
giydiğim nâr-ı muammadan dikilmiş bir gömlektir ki
                                    yer ve gök ancak onunla hicâzdır
bu kul; hüseynî geçen zamanı hicâz yaşamaktan başka
daha ne istesin ki tanrıdan

söyle!
köpük köpük vuslat,
yoksa engin deniz midir son fasılda “nûr-u siyah”
:
o hâlde ömrüm bir ân evvel sana göçmeyi dilesin fakat
yolunu şaşırmış kervanlar gibi masum değildir hiçbir göç demiştim
hatırla! iki uzaklık var ki
hanne  koymuştuk aramızda kısalmayan yokuşların adını
ve unutma! titreyen kandil, çivit mavi özlem
içimde sürgünü yineliyor
kalbine doğru çıktığım her sefer yeniden tanımlıyor
dipsiz kuyuların şah-ı merdan dilini

aklımın bir ucunda çocukluğun yiğit cevheri
diğerinde,  
seni görsellerinle başbaşa bırakıyorum diyen senfoni
anladım
bu yenilmişlik,
bitmeyecekse bu esaret  
geriye tanrıdan kuş olmayı dilemek kalıyor

çün
bir çift kanattır özgürlüğün pasaportu

Fatih Yavuz Çiçek