Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

6 Aralık 2014 Cumartesi

Fasl-ı DEY



size geldiğimde
bir tesadüfün güzelliğini kutsuyordu zaman

ân karaydı, düş beyaz 
avuçlarımızda mavi bilye sıcaklığı
sesimiz cemre gibi ateşlenmeyi biliyor
yüzümüzden akıp geçiyordu gümüş nefesli kadran

siz fasl-ı dey; ben gamlı hazan
ince belli bardakların deminde süzülüyor
kirlenmiş hayattan, ikiyüzlü tarihten soyutlanmış
imbattan, kırık dal uçlarımızdan konuşuyorduk

sonra ne çok iyimser; ne de fazla kötümser
başakların cana can katan payitahtına doğru yürüdük
ardından ebrulî şiirler okuduk göz göze
örneğin, "cinayet kışı" nı sevdik
dilimiz yağmurla birlikte çözülmüştü birhan’dan

akşamdı, gün ağmıştı
gönülsüz
ve bir veda cengiyle indik düş ekspresinden

merakta mısın bilmiyorum fakat doğrusunu istersen söyleyim
pervâne kuşlarından hiç farkım yok şimdi
tenimde mânâsı güç serin bir güz ağrısı
yine kuzeye döndüm,  kuzeyde eskimeyen nâr-ı beyzaya

çünkü her nâr-ı beyza
hayatın değişmeyen uzamına direnirken buluyordu gerçek rengini
çünkü rüzgârla yarışan kanatları kılıçla değil
düşlerin ölümüyle kırılmıştı namağlup kuşların

Fatih Yavuz Çiçek