Derin ve güzel bir suyu vurduğu zamanda
Hızla gelişecek kalbimiz."
Turgut Uyar
Gözlerini araladı. Doğrulup sağ yanındaki komodinin üst çekmecesinde duran defteri aldı. Gördüğü karmaşık rüyadan zihnine kazınan cümleyi sıcağı sıcağına günlüğüne yazdı. “Işıkla kapansın yaraların. Derman gizli bir hazineden bağışlanmıştır.”
Yataktan kalkıp saçlarını topladı.
Sabahlığını giyinip salona geçti. Oturduğu koltuğa bitişik kanepeye ayaklarını
uzatıp rüyasında ellerini tutan adamın gönlünü okşayan sözlerini düşündü. “Nerede
olursa olsun, binlerce el arasında sadece senin ellerini tanırım. Merlot! Ellerimi
bırakma. Ben tüm varlığımla seninim.”
Gözlerini kapatıp ellerini boşluğa uzattı. Gecenin
laciverdi kumaşına dökülen Fransız şarabı gibiydi zaman. Kapağı aralanmış siyah
şişesinden önce uykusuna sonra düşlerine sızmış, oradan da ılık ılık gövdesine
yayılırken gördüğü rüyanın doyumsuz tadıyla ruhu sırılsıklam sarhoş olmuştu. Mutluydu. Ayılmak istemiyorum, sonsuza kadar uyumak istiyorum diyerek iç çekti. Başını geriye atarak bir kez daha gözlerini
kapadı.
Kırkına merdiven dayamıştı. Yalnızdı.
Hiç evlenmemişti. İyi bir işi vardı. Mesleğinde kariyer basamaklarını hızla
tırmanırken karşılaştığı, tanıştığı erkeklerin onu yalnızca cinsel bir obje gibi
kullanma arzularını, direk gole gitmeyi ima eden yaklaşımlarını hissettiği anda
duygusal yaşamını tanrı katından aşağıya itmekten çekinmemiş, “kırkından sonra
kırk fikirli olur kimseyi beğenmezsin, korkarım sen evde kaldın kızım” diyen
annesine inat sevgiyi, aşkı elle tutmasını bilen, gönül tahtını sesiyle,
ruhuyla kucaklamayı önemseyen birisiyle kaderinin kesişebileceği umudunu yıllarca
korumuştu.
İş toplantıları için gittiği Fransa
gezisinde tesadüfen tanışmıştı Cengiz’le. İstanbul’a dönüşünde tekrar görüşmüşler, bir
akşamüstü buluştukları Florya sahilinde tabakta pilav, patates kızartması
yemişlerdi ayaküstü. Salıncağa binmek istediğini söyleyince ıssız bir çocuk
parkına gitmişler, dönüşte horoz şekeri ve rengârenk balonlar almıştı Cengiz. Sonra el ele
tutuşarak denizin kıyısında yürümüş, masumane bir selam çakmışlardı adını koyamadıkları birlikteliğin mendireğine.
İlerleyen günlerde Cengiz’i de dâhil
etmişti tek başına yürüdüğü yollara. Sinema, sergi, konserler, kitap fuarlarına
gitmek, Girit mutfağına has yemekleri keşfetmek, çikolatalı pudingin çilekli
versiyonuna da alışmak, Latin müzikleri, çaça, tango dersleri derken hiçbir şeyle
kıyaslanmayacak yepyeni bir hayatın eşiğinde olduğunu duyumsamaya başlamıştı. Kalbi Cengiz'den yana hızla geliştikçe gönül nasıl
düşer diyordu bir başka gönüle. İçine düşen mini minnacık bir kıvılcımla gönül,
sezdirmeden, yıldırım hızıyla nasıl yakardı insanın ten mülkünü. Ve bir buzul,
böyle zamanlarda erimeden nasıl dayanırdı güneşin çıplak suretine.
Gözlerini açtı. Sıcacık, hınzır bir
gülüşle “Cengiz” dedi. Bütün soruların tek bir yanıtı var, A) Cengiz. B) Cengiz.
C) Cengiz. D) Cengiz diye üst üste sevdiği adamın ismini tekrarladı.
Mutfağa geçip Cengiz’in İspanya’dan
getirdiği karamelli çikolata kutusundan birkaç tane aldı. Karameli ağzının
içinde yavaş yavaş eriterek, çikolataları yedi. Üstüne buzdolabından çıkardığı “Merlot” dan üç dört yudum içti. Sonra alışılmış, şartlanmış bir refleksle masanın üzerinde duran
telefona uzandı. Mesajlar bölümünü açınca o ân içinden geçeni yazıp yazmama tercihinde
kısa bir tereddüt yaşadı. İlginç olmaya mı çalışıyorsun diye sordu kendi
kendine. Yok. İlginç olmaya çalışmıyordu. Tekinsiz bir düşün içindeydi belki.
Sadece görmek ve inanmak istiyordu aşkın üç boyutlu gerçekliğine.
Kararsızlığı geçince omzunu silkti. “Say
ki ölüdenizde bulduğun eskil bir yazıtım. Yok tefsir edecek. Kimse yok beni
senden başka” cümlesini yazıp mesajı gönderdi.
Yatağa geçti. Her gece koynuna alarak uyuduğu bez bebeğini usulca
başucundaki konsolun kenarına bıraktı. Cengiz’in armağan ettiği ve komodinin üstünde duran kitabı
kollarının arasına alarak göğsüne bastırdı. Limitsiz ve kuralsız bir rüyanın deminde mışıl mışıl uyudu.
fatih yavuz çiçek
2 yorum:
Farkinda olmadan , inatla~ gercek sevgiyi ariyoruz belkide
"sevmek ne büyük kelime" diyen şair kesinlikle haklı.
Okuyarak kattığınız değer için teşekkür ederim.
Yorum Gönder