“Kaldı ki şiirle ilgili kör döğüşlerine
hiç gereksinmemiz yok. Var olma savaşı sırasında herkes bir diğerinin
üzerine basarsa üste çıkacağını sanır,
oysa asıl önemli olanın ortaya konan yapıt olduğu çok sonraları
anlaşılır. Hiç kuşkusuz her işte olduğu gibi iyi olanların yanında vasat
ve iyi olmayanlar da vardır. Ama hep şunu unutuyormuşuz gibi geliyor
bana: iyi ya da kötü, şiirle uğraşan insanlara saygı duymamız gerekiyor.
Çünkü bu insan, bu denli az önemsenen bir uğraşa hayatını veriyor. En
iyisi olsa ne olacak? Kaç kişi ilgileniyor şiirle? Oysa o yine de şiir
yazmak istiyor. Birçokları için ancak akıl rahatsızlığıyla
açıklanabilecek böyle bir tutku ancak saygı uyandırabilir insanda.
Herkes aslında çok büyük bir yapının, asla tamamlanamayacak bir yapının
yükselmesine katkıda bulunuyor. Kimileri Nâzım’ı gibi, Yahya Kemal gibi
iri tuğlalar yerleştiriyor bu yapıya, kimileri kum tanecikleri taşıyor,
ama taşıyor. Birbirimizin tuğlalarını, taşlarını, kumlarını
beğenmeyebiliriz, yaptığımız işi eleştirebiliriz; her şair hiç kuşkusuz
kendi tuğlasının en iyi olduğunu sanabilir, herkesin kendisininkine
benzer olanları getirmesini isteyebilir; işte benim kafamdaki ideal
eleştirmen ve sanat kuramcısı burada devreye giriyor: ideal eleştirmen
şairin göremediği bitmiş yapıyı tasavvur edebilen kişidir. Çünkü o yapı
tek renk değil rengârenk olmak zorundadır.
Dolayısıyla şiire gönül vermiş herkese saygı ve sevgiden başka bir duygu beslenemez. Çünkü o küçük bir karşılık için harcanan bir hayattır bu."
Tuğrul Tanyol, “ İyi Şiir Koalisyonu”, Mühür, Mart 2015, s.40)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder