Sen ki ipek örtüler gibi kımıldıyorsun içimde
garsonların, aktarların ellerindeki yaz güneşleriyle
durgun sularımsın, aksın mı akmasın mı bir türlü
çevrilmiş iskemleleriyle kır kahvelerinin
ıslak kilimler gibi günler geceler
yabansı bir koku almış yürümüş
yüzünün en güzel yalnızlığından,
oysa yılın ilk çıtırtıları içindeyiz
dün yağmur yağdı, yarın yine yağar
her yerde bir sümbül sesi, masmavi
bir zar gibi kaplamış dünyayı
dünya dediysem, bir yalnızlık seninle sen arasında
biz bu yalnızlığı aldık, çarşılar pazarlar gezdirdik
örtük kapılarla sıkı sıkıya
sözgelimi bir sandal ölüsüne doluşan bir tutam gökyüzü
bir bulutun gecikmesi, bir adamın dalgınlığı
bir atın sürçmesi, sonra vurulması
sonra o uzaklık, korkuluklar gibi dikilmiş bahçelere
sonra yüzün yarıya inmiş bir bayrak, bir dilim gün ışığı
bir elma gibi tutuyorum aklımda seni
bazen yeşil, bazen göz alabildiğine sarı
işte, ağır ağır büyüyorsun da nedir öyleyse bu kamaşma
bir ağacı ilk adıyla çağırmaklık, nedir öyleyse bu karanfil
patlaması
aşksa aşk, her yengeç kendi suyunda sevgilim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder