Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

6 Ocak 2015 Salı

'Beklentinin Sanatı'


Yaşam ve ölümü birbirine bağlayan incecik ipin ortasında, ayaklarımın altında uzayan boşluğun ucunda sallanıyorum. Parmaklarım güçsüz. Kollarım yerçekimine direnen gövdemi taşımaktan yorgun. Zihnim, eşyaların ortalığa saçıldığı odalar gibi darmadağınık. Ruhumun ölü bir ormandan farkı yok. Alevlere teslim olmuş, yanmış, yıkılmışım. Bütün hücrelerim kömür karası. Bütün şehirlerim simsiyah.

Bizi, düşlediğimiz cennetten umutla korku arasında yaşamaya zorunlu kılınan o derin çizgi ayırıyor diyor ve kendimi boşluğa bırakıyorum.

En dipte ayaklarım denize değmeli... Kucakladığımda kanımı coşturacak, dalgaları köpürdükçe köpüren, o ipekten denize

d

ü

ş

e

r

k

e

n

Sırılsıklam bir finale varmayı ummak.

Delilik bu...Delilik!

Önce çılgınlar gibi çığlık atıyor, sonra daralan zamana gözlerimi kapatıyorum.

Korkma!

Düşerken, aslında ben hep yokuş yukarı tırmanıyorum.

fy

Hiç yorum yok: