Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

22 Ocak 2015 Perşembe

sonra hayat yeniden başlar


Mustafa Mutlu'nun Doğan Kitap yayımlarından 2011 yılında çıkan kitabı "sonra hayat yeniden başlar" annelerinin hastalığı sebebiyle biraraya gelen üçü erkek ikisi kız beş kardeşin yaşamlarına odaklanırken kardeşlerin kişilikleri üzerinden toplumdaki siyasi eğilimleri, ideolojik ayrışmaları, aile içi kuşak çatışmalarını, toplumsal çürümeyi son derece sığ ve hiçbir edebî değeri olmayan bir biçemle sorguluyor. 

Bu kitabı okumaya başlayıp sayfalarında biraz ilerledikten sonra itiraf etmeliyim ki bırakmak istedim. Kelimelere saygım ve sevgimden devam ettim. Sürekli diyaloglarla ilerleyen kitapta bir noktadan sonra "artık yeter" diyorsunuz. Bu kadar diyalog bu kitap için çok fazla diyorsunuz. Hattâ ben kitabı okumayı bitirdikten sonra Mustafa Mutlu bir daha roman vs. yazmasın, hâlâ roman yazmayı düşünüyorsa bu düşüncesini tadında bıraksın, en iyi yaptığı şeyi, mesleği gazeteciliğe ve köşe yazılarına devam etsin demekten kendimi alamadım.

Çünkü roman yazmak belli disiplinleri doğru kurgulamayı gerektiriyor. Yazar, romanındaki karakterleri içinde bulunduğu toplumu iyi tahlil ederek oluşturmalıydı. Kitaba bu açıdan baktığımızda karşımıza başarısız bir roman kurgusu çıkıyor. Yazar, karakterler üzerinden eleştirilen Türkiye gerçeğinde sağ ideolojiyi ve iktidarı "Hayri" karakteri üzerinden eleştirirken metin içinde tarafsız kalarak madalyonun diğer tarafında da sol ideolojinin, sol siyasetçilerin,  bu ülkenin kaderini etkileyen ve sol'un bugünkü iktidarın iktidara geliş/getiriliş zeminini hazırlayan tarihi yanlışlarını da "Halil" karakteri üzerinden anlatmayı cesaretle denemeliydi. Bunu yapamamış. Çünkü bana göre gündelik olayların etkisinde kalmış. Oysa edebiyatçılar gündelik olaylara takılıp kalmazlar. Yazar ve şairler çağının tanığıdır ama hele hele yazar ve şairler toplumda herkesin görmediği, göremediği ince ayrıntıları herkesten farklı gözlerle süzen ve görüp süzdüğü toplumsal fotoğrafa edebî dille ayna tutan, okurlarını o aynanın içine çeken kişilerdir ve bu tanıklıkta yazarın aynasında hiç kimse ya da hiçbir ideoloji ayrıcalıklı, sütten çıkmış ak kaşık gibi gösterilemez. Gösterilir ve tribünlere oynanırsa o zaman bu romanda olduğu gibi yazar inandırıcılığını yitirir.

Niçin böyle eleştiriyorum bu kitabı. Çünkü Mustafa Mutlu'nun romanında yer alan sağcı Hayri ne kadar oportünist biriyse, Hayri'nin küçük kardeşi solcu avukat Halil de kitaptaki anlatıma göre benim gözümde bir o kadar oportünisttir. Çünkü menfaatlar söz konusu olduğunda avukat Halil de sürekli eleştirdiği abisi Hayri'den farklı davranmamakta, hemen düzene uyum sağlamaktadır. 

Kitapta altını çizdiğim tek bir cümle var.

"Bir kadın, söyleyecek çok şeyi olduğu halde susuyorsa, erkek tüm şansını kaybetmiştir." (syf.115)

Bu kadar sözden sonra, "merak ettim yahu, okuyacağım ben bu kitabı" diyen varsa, karar sizin.

İyilikle...

fy

3 yorum:

N.Narda dedi ki...

Ben artık sonuna kadar dayanamıyorum böyle kitapları bitirmeye...

Vaktim zaten az, onu da olmamış kitaplarla harcamak istemiyorum açıkçası. Okunacak bi' dünya klasik var hala:)

mabelard dedi ki...

Edip Cansever "Söyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum" der hani. Kitaptaki kelimelerde sanki böyle fısıldıyordu. "Okumuş bulundum" :)

N.Narda dedi ki...

:)