Gidiyorsun
Pencereni geceye kapatıp
Sabaha açıyorsun.
Gidiyorsun
Ölüm kapını çalıyor
Beklenen bir konuk gibi
Kapıyı koşarak açıyorsun.
Sözlerin bir intihar beyazı
Yüreğinde yalnızlık ayazı
Sarılıp ölümün kollarına ısınıyorsun.
Kapatmamışsın gözlerini
Bu kirli dünyayı görmezden geliyorsun.
Yüzünde buruk bir tebessüm var
Gözlerinde yüreğindeki yıldızlar.
Şimdi senin kan damlayan dudaklarında
Bir şiirdir intihar!.
Pencereni geceye kapatıp
Sabaha açıyorsun.
Gidiyorsun
Ölüm kapını çalıyor
Beklenen bir konuk gibi
Kapıyı koşarak açıyorsun.
Sözlerin bir intihar beyazı
Yüreğinde yalnızlık ayazı
Sarılıp ölümün kollarına ısınıyorsun.
Kapatmamışsın gözlerini
Bu kirli dünyayı görmezden geliyorsun.
Yüzünde buruk bir tebessüm var
Gözlerinde yüreğindeki yıldızlar.
Şimdi senin kan damlayan dudaklarında
Bir şiirdir intihar!.
Yukarıdaki şiir Esat Selışık’ın. Yazının
başlığını da şiirden esinlenerek oluşturdum. Çünkü bu yazının oluşumuna Esat
Selışık ile yaptığımız sohbetin katkısını yadsıyamam.
Esat, Ceyl’an Ertem’i sordu bana.
Biliyorum dedim. Ara sıra, fırsat buldukça dinlerim. Ertem’in “Efsunlu Dünya” isimli klibini izlemiş. Klibin içindeki
sahnelerden etkilenmiş. Klipteki görüntüler aklına Evelyn McHale’i getirmiş. Evelyn
McHale kim? 1 Mayıs 1947’de New York Empire State Binasının 86.katından atlayarak
intihar eden Amerikalı bir kadın.
Medyada “dünyanın en güzel intiharı”
diye bilinen ve Evelyn McHale’i unutulmaz kılan intihar eylemi şöyle
gerçekleşiyor.
Evelyn; 1923 yılında yedi kardeşin altıncısı
olarak Amerika’da doğuyor. Annesinin adı Helen, babası Vincent McHale. Anne
Helen, nedendir bilinmez yedi çocuğu da babaya bırakarak günün birinde evi terk
ediyor. Evelyn, reşit olduğunda New York’a yerleşiyor. Burada abisi ve abisinin
eşiyle birlikte yaşama tutunmaya çalışıyor. Manhattan’da bir şirkette
muhasebeci olarak çalışan Evelyn âşık olduğu Barry Rhodes adlı gençle
nişanlanıyor. Evlenmeyi, kendi yuvasını kurmayı hayal ediyor. Ailesinde herkesin
düğün beklediği günlerde 24 yaşındaki Evelyn bir Mayıs sabahı 33.Caddede yerel saat:
10:40’ı gösterirken Empire State Binasının 86.katındaki gözlem platformuna çıkıyor. Ceketini
binanın korkuluklarına asıyor. Çantasını ve cüzdanını yere bırakıyor. Ardından gövdesini
boşluğa bırakıyor.
Evelyn’in asfalt zemine düşmekte olan gövdesi
tam o sırada caddeden geçmekte olan Birleşmiş Milletler Meclisine ait bir Cadillac’ın
üzerine düşüyor. Çantasında bulunan notta “ailemin ya da dışarıdan hiç
kimsenin, hiçbir parçamı görmesini istemiyorum. Size ve aileme yalvarıyorum
lütfen bedenimi yakarak yok edin, benim için anma veya tören düzenlemeyin” diyen
Evelyn McHale’in unutulma, yok olma isteği, olay yerinden dört dakika sonra tesadüfen
geçmekte olan genç bir fotoğrafçılık öğrencisi Robert C. Wiles’in Cadillac üzerindeki cesedin
fotoğrafını çekmesi sayesinde gerçekleşmiyor. Robert C. Wiles’in çektiği
fotoğraf Evelyn McHale’i Amerika'da âdeta bir intihar ikonuna dönüştürüyor.
Fotoğraf dikkatle incelendiğinde Evelyn
McHale’in vücudunun hiç bozulmadığı, gövdesinde ne bir kanama, ne de bir yara
bere izine rastlanmadığı görülüyor. Yüzünde dingin, huzurlu bir ifade, sol avucunda
nişanlısının armağan ettiği inci kolyeyle Evelyn McHale’in gövdesi intihar etmiş birinden ziyade uykusunda güzel
düşler gören insanların ruh hâline benziyor.
Elias Canetti ”Kurtarılmış Dil” isimli
kitabında ölümü insana yakıştıramaz ve insanın en büyük düşmanının ölüm olduğunu
belirtir. İntihar insan için hazin bir son. İnsan bütün karamsarlığına,
çevresiyle, hayatla uyumsuzluğuna rağmen yaşama tutunmalı. İnsanın yaşama vedası
bu kadar kısa olmamalı. Şairin dediği gibi. “Doğmak uzun bir veda faslıdır.”
İşyerindeki bilgisayarda kısıtlamalar olduğu için gün içinde müzik
dinlemem video izlemem imkânsız. Akıllı telefon kullanmadığım için cep
telefonumdan da video vs. gibi kayıtlara ulaşmam zor. Bu sebeple dün akşam eve
gider gitmez laptopdan Ceyl’an Ertem’in “Efsunlu Dünya” isimli klibini izledim.
Esat haklıydı. Ceylan Ertem klipteki görüntülerle Evelyn McHale’in intiharına
göndermelerde bulunuyor, Ertem’in siyah bir araç üzerine uzanmış çekimleri şiirdeki
“tevriye” sanatının bir benzerinin görsellikle duyumsatıldığını düşündürüyordu.
Çinli bilge Sun Tzu “sanatın zirvesi
sanatı gizlemektir” der.
Ceyl’an Ertem’in “Efsunlu Dünya” klibi
için onun sanatının zirvesi demek yanlış olur mu? Olmaz. “Hadi ya” diyenlere yanıtım hazır. “Bu
benim öznel görüşüm.”
Ertem müzik sanatının içine gizlenmiş şiirsel görüntülere yer verdiği “Efsunlu
Dünya” isimli şarkısında ölümü kurtuluş gibi düşünenlere, acıdan, sancıdan, yaradan bunalanlara
korkmayın diyor. Şiir gibi intihar etmek yerine şiir gibi yaşamayı öneriyor belki de. İyi de ediyor.
Ceyl’an Ertem dinlemeyen var mı? Dinleyin bence. Seveceksiniz.
“Yordu kırdı döktü efsunludur dünya
Kolaya kaçanlar sezemiyor asla
Acı sancı yara muhteşemdir korkma
Doya doya dokunsun o solukla sana”
fy
2 yorum:
İzledim.. yazıyı okuduktan sonra özellikle daha vurucu oldu. Görüşünüze katılıyorum. "Şiir gibi yaşam" düşledim ve diledim hep. İntihara meyl edenleri de, ne kadar anlamaya çalışsam da eksik kalıyorum.
Kaleminize sağlık. Kana kana okuduğum bir yazı oldu.
Kıraç'ın bir şarkısı var orada şöyle der. "Bırakma beni insanlar kötü."
İnsan umudunu yitirdiği an tutunacak bir el, bir dal, sığınacak bir liman arıyor.
Dertsiz insan var mıdır? Yoktur sanırım. Umudun bittiği yerde kimsesizlerin kimsesine inanmak, güvenmek, ona sığınmak lazım.
Okuyarak kattığınız değer için teşekkür ederim. İyilikle kalın.
Yorum Gönder