Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

16 Temmuz 2014 Çarşamba

An Kara Düş Beyaz/Öykü


Pazaryerindeki esnafların tezgâhlarına dizdiği mevsimlik zerzevatı satarken savurduğu çığlıkların kendine özge gürültüsü, genizlerinden çıkan ilginç seslerin giderek yükselen tonu bas mıdır, bariton mu? Bilmiyorum.

Fakat her hafta sonu gittiğim semt pazarında duymaya alışık olduğum o rekabetçi haykırışların, annesinin elinden çekiştirip duran küçük bir çocuğun masûm ağıdını kolayca bastırdığını iyi biliyorum.

Cumartesiydi. Evin ihtiyaçları için haftalık pazar alışverişi yapıyordum. Onları muz dizilmiş bir tezgâhın önünde gördüm. Dört, beş yaşlarındaki çocuk, minik parmaklarını uzatmış hem ağlıyor, hem de diğer elinden çekiştiren annesine direniyordu.

 “Muz istiyorum, muz istiyorummm”

Belli ki annenin bütün öncelikleri tencereye konacaklar içindi. Kadıncağızla kısa bir göz teması kurunca, cüzdanındaki miktarın yetersizliğini onun yüzünde buğulanan aynanın sırrından anladım.

Kınalı saçlarında uçuşan soluk yemeni güllerine benziyordu kadının bakışları. Dolmalık biber seçtiği tezgâhın önünden ağır ağır uzaklaşırken, gözlerinden süzülen yaş, muhtemelen çürük kan kırmızıydı.

Bilirim… Hayatında bol sıfırlar çoktan firariydi ve yüreğindeki karakışta ân karaydı, düş beyaz.

Bilirim… İçindeki yalan dünya, kuzucuğunun uzattığı her parmakta dört mevsim zemheriyi yaşarken, umudun dallarında sürekli tipiye tutulurdu zaman. Ateş dumana boğulurdu, duman tufana. Derme çatma ocağında güneş desenli resimler hep “haftaya kuzum, haftaya” sözüyle çizilirdi.

Sonra…

Yorgun argın vardığı iki göz evinde, çantasına gizlice bırakılanı görünce, şaşkınlıkla bir parça gülümser, benzinde kısa süreliğine de olsa kardelenler açar mı? Açmaz mı?

Meraklanırım.

Fatih Yavuz Çiçek