“Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım tanrının eliydi,
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan
Ah dedim sonra,
Ah!
İç ses, diye söylendim.
Gel!
Ahlar ağacından sen de biraz meyve topla.”
Sanırım tanrının eliydi,
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan
Ah dedim sonra,
Ah!
İç ses, diye söylendim.
Gel!
Ahlar ağacından sen de biraz meyve topla.”
2011
yılı; 24 Temmuz Pazar günü elektronik posta adresime gelen iletilerde, sosyal
paylaşım sitelerinde ve haber ajanslarında okuduğum haberler şair Didem
Madak’ın vefat ettiği haberini bildiriyordu.
Üç
yaşında bir kızı olan ve uzunca bir süredir kanser tedavisi gören şair Didem Madak; 41
yıllık ömrüne sığdırdığı üç şiir kitabında yaşadığı “çok zor ve sert bir hayata” karşı var olmanın şiirini, ironiyle ve
kendine özgü bir dil kurarak yazmıştı.
Yazmak
onun var olmak istediği ütopyaya ulaşmak için kullandığı bir tür sıçrama tahtası, kendini kurtarma aracıydı. Yaşadığı
dünyada gördüğü çirkinliklere karşı kendini o dünyadan ayrıştırmanın şiirini
yazıyordu. Nitekim geçtiğimiz yıllarda yayın hayatına son veren Heves Şiir
Eleştiri Dergisinin 26.sayısında Aslı Serin’le yaptığı söyleşide: “Şiirle ancak kendini kurtarırsın bence,
dünyayı kurtarmak isterdim ama ben bir çeşit “Didem’in kurtuluş örgütü”
kuruyorum şiir yazarken” diyordu.
İlk
iki kitabı “Grapon Kâğıtları ve “Ah’lar Ağacı” nda okurlarına daha çok ölüm
temasını duyumsatan Madak, son kitabı “Pulbiber Mahallesi” nde yaşama sarılan,
içindeki yaşama gücünü keşfeden, yaşama ısrarıyla dolu şiirler kaleme almış,
yeni bir kitap yazarsa isminin “efsun”
olacağını belirtmişti.
“Şiir bir yalnızlaşma aracı, rest çekme çekip
gitme tükürme aracı başka da bir olanak yok hayatta rest için” diyen ve son dönem Türk şiirinde yazdıklarıyla kendi okur
kitlesini oluşturmayı başarmış bir şair olan Didem Madak’ı ebedî âleme
uğurlamış olsak da; onun şiirleriyle okurlarının gönlünde yaşamaya devam edeceğinden
kuşkum yok.
Allah
rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.
Fatih
Yavuz Çiçek