Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

3 Temmuz 2014 Perşembe

Kutsal Mezarın Günahkar Misafiri


William Peter Blatty, 1971 yılında gotik edebiyata kazandırdığı "The Exorcist" (Şeytan) isimli kitabından sonra yazdığı ikinci kitabı "Kutsal Mezarın Günahkar Misafiri" nde de gotik yazım tarzını sürdürmüş.

Edebiyatta gotik yazın türü nedir? Yazınsal bir tür olarak ilk kez nerede ortaya çıkmıştır? Bu soruların yanıtını konuyla ilgili araştırmalarıyla bilinen, Muğla Üniversitesi İngiliz Dili Ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden Doçent Doktor Çiğdem Pala Mull şöyle açıklıyor: 

"Gotik, ilk kez yazınsal bir tür olarak İngiltere’de Horace Walpole’un 1764 tarihli romanı Otranto Kalesi ile ortaya çıkmıştır.  Aydınlanma döneminin akla duyduğu sonsuz güvenin karşısında duyguların önemini vurgulayan gotik yazın, Avrupa’da 1760'lardan 1840'lara kadar ortaya çıkan Horace Walpole, Ann Radcliffe, Matthew Lewis, Mary Shelley, Charles Maturin gibi yazarların eserleri ile popüler hale gelmiştir. Aydınlanma ile birlikte dinsel dogmalar, yaratılışla ilgili mitler yerlerini bilimsel, akılcı yöntemlere bıraktılar.  Akıl çağına karşı bir başkaldırı olan görülen gotik türünde yazarlar da, gotiğe özgü mekanları, dekorları, karakterleri kullanarak, akıl ile akıl dışı  arasındaki tekinsiz alanda korku ve dehşet etkisini yaratmışlardır. İngiliz edebiyatında, özellikle 18. yüzyılda önemli yer tutmasına rağmen, gotik, kanon dışında bırakılmış, marjinalliğini korumuştur.  Amerikan yazınına bakıldığında ise marjinal konumundan sıyrılarak ilk Amerikan romanından günümüze uzanan çizgide etkisini sürdürmeye devam ettiği gözlemlenebilir. Gotik yazındaki hayaller ve korkuların doğasına bakıldığında bunların iktidarla, kimlik sorunuyla, toplumsal cinsiyetle yakından ilişkili olduğu görülmektedir.  Gotik romanın kendine konu edindiği, dehşet, aşırılık, kötülük batılı ülkelerinin edebiyatlarında, sanatlarında çok sık görülen konulardır.  Film sektörü de korkmanın insanların vazgeçemedikleri bir ihtiyaçları olduğunu kavradıklarını yıllar boyunca popülerliğini yütürmeyen korku filmlerini üreterek gösterirler.  Ancak Giovanni Scognamillo’nun Korkunun Sanatları adlı kitabında dile getirdiği gibi “Korkuyu ifade edebilmek, kağıda dökerek sözcüklerle süslemek için ille de Anglo-Sakson olmak şart mı? Değildir; çünkü gerçek korkular kadar fantastikten, kurgudan kaynaklanan, hayal gücü ile beslenilen korkuların uyrukluğu yoktur."

"Kutsal Mezarın Günahkar Misafiri"nin Birinci Bölüm'ü, 1973 yılında Arnavutluk sınırlarında gerçekleşen bir suikastı aydınlatmaya çalışan güvenlik güçlerinin yakaladıkları kimliği belirsiz bir esiri sorgulamalarıyla başlıyor. Sorgucu Albay Vlora, esiri konuşturmak için her yöntemi dener. Fakat esir, yapılan bütün işkencelere rağmen konuşmaz. Albay Vlora'nın oğlu da esiri konuşturmak isteyen ekibin içindedir. En sonunda bir kolu felçli küçük bir çocuğu esirin karşısına getirirler. Konuşmadığı takdirde çocuğu öldüreceklerini söylerler. Albay Vlora, çocuğu öldürmeye kararlı olduklarını göstermek için felçli kolunun serçe parmağının esirin gözü önünde kesilmesini emreder. Ancak Albay Vlora'nın oğlu babasını dinlemez ve çocuğun sağlam parmağını keser.

Albay Vlora sorgu odasına geri döndüğünde esiri bulamaz. Oğlu ve esiri sorgulayan diğerleri öldürülmüş, esir kaçmıştır. Esirin kullandığı öldürme tekniğini inceleyen Albay Vlora, esirin "Dimiter" isimli casus olduğunu anlar.

Arnavutluk'ta Bessa denilen bir töre vardır. Töre gereği kendi kanından biri öldürülen kişi, öldürenin kendisinin ya da öldürenin kanından başka birinin kanını dökmek zorundadır. 

Kitabın İkinci Bölümü, okurları 1974 yılında Kudüs'te bir hastaneye götürür. Doktor Mayo, Hemşire Samia, Güvenlik Şefi Meral, Gönüllü hastabakıcı Wilson karakterleri romana dâhil olur ve olaylar bu karakterler ve eklenen diğer yan karakterler üzerinden devam eder.

Kitabın tanıtımında en az iki kere okunması gerektiği vurgulanan roman, hakikaten kendini ikinci kez okutturuyor.

Orijinal adı "Dimiter" olan "Kutsal Mezarın Günahkar Misafiri," her ne kadar gerilim içerikli de olsa gerilmeden okunabilecek bir roman.

Tekrar edeyim. Kitabı okuyanlar, İkinci Bölüme bir kez daha dönerek, matruşka bebekler gibi içiçe geçmiş olayları yeniden okumak ihtiyacı hissedecektir. 

fy