Kemal Tahir İstanbul üçlemesinin ilk kitabı olan Esir Şehrin İnsanları'nda özgürlükle ilgili çok çarpıcı bir anekdot aktarır. Bağımsızlık mücadelesinin gerekliliğine yeni inanmakta olan Kamil Bey, meslektaşı Nedime hanıma "Ben sizin kadar güçlü değilim" der. "Bazen (mahpushanede olmadığı için) hür olduğumu zannederek sevindiğim oluyor. Esir bir şehrin, esir bir memleketin esirlerinden herhangi birisi olduğumu unutuyorum da ..." Bu değerlendirmeye Nedime hanımın cevabı daha da çarpıcıdır: Bir kafese kapatılmış kuşla bir odaya kapatılmış kuşun farkı ." Yıllardır yazdığımız kim bilir kaçıncı Filistin yazısının taslağını zihnimde evirip çevirirken rastladığım bu anekdot, meseleye nereden ve nasıl bakmamız gerektiğine dair ipucu verdi bana. Bizler de kendimizi Kamil Bey misali özgür sanıp, Gazze gibi esaret altında olmadığına sevinenlerden değil miyiz? Ve bizim özgürlüğümüz de aslında, kafeste değil de odaya kapatılmış olmaktan ibaret değil mi? Aynı inanç ve siyaset dünyasının bir parçası esirken diğer parçasının özgür olduğu zannı, tam da bu tür bir ufuksuzluğun sonucunda elde edilebilen güçsüz mutluluğu değil mi?
Alev Erkilet/Hece Dergisi, Şubat 2009, Sayı:146