Orhan Kemal,
kanlı canlı ekmek kavgası peşinde, gerçekçi karakterleriyle yalnızca Türk
edebiyat tarihinde değil sinema tarihinde de önemli bir yere sahip. Kemal,
yüzlerce senaryo yazmış olsa da bunların büyük kısmı bilinmiyor; çünkü Kemal’in
Komünizm propagandası yapma gerekçesiyle 5 yıllık hapis geçmişi, yazarlığında
önemli bir engel teşkil etti. Sinemacılar filmlerinin sansüre uğrayacağı
çekincesiyle senaryolarında “Orhan Kemal” ismini kullanmıyor, filmin
jeneriğinde O’nun yerine farklı isimler kullanıyorlardı. Şu anda ise birçok
iletişim fakültesinde O’ndan yadigâr, 1963 yılında ilk basımı yapılan senaryo
yazarlığı kitabı okutuluyor.
Orhan Kemal,
eserlerinde hep yoksul insanları, işçileri, yaşam koşullarının zorluklarını
anlattığı gerekçesiyle 1956 yılında kovuşturmaya uğrar. Yargıç Orhan Kemal’e bu durumun nedenini
sorar. Kemal; “Ben gerçekçi bir yazarım.
En iyi bildiğim konuları anlatırım. Varlıklı yurttaşların yaşayışlarını
bilmiyorum, nasıl yaşadıklarından haberim yok” der ve davadan beraat eder.
Orhan Kemal,
toplumsal gerçekçi yönü kuvvetli bir yazar. Bunun en önemli nedeni ise,
yaşadığı zorluklar, arkadaşlarından gördükleri, ekmek kavgası. Kendi
otobiyografik roman dizisi Küçük Adamın Notları’nda da bir anlamda kendi sıkıntılarını,
yaşadıklarını aktarır. Birçok romanı beyaz perdeye de yansıtılmıştır. 72.
Koğuş, Küçük Hanım’ın Çiftliği, Murtaza, Gurbet Kuşları, Kaçak, Bekçi, Eskici
ve Oğulları, Devlet Kuşu, Avare Mustafa gibi pek çok romanının senaryosu
hazırlanmış kitapların dünyası perdeye aktarılmış, aynı zamanda dizi ve
oyunlara dönüştürülmüştür.
BEREKETLİ TOPRAKLARA GEÇİŞ
Kemal, yaşadığı
dönemin toplumsal yapısını, 1945-1960 yılları arasında yaşananları, hızlı
kapitalistleşme sürecini gözler önüne seriyor. Bu anlamda en değerli
eserlerinden biri ise, “Bereketli Topraklar Üzerinde.” Roman, ilk olarak 1953 yılında Dünya
gazetesinde tefrika edildi. 1954’te ilk baskısı yapıldı. 1979’da ise, Erden
Kıral Yönetmenliğinde, aynı isimle beyaz perdeye de aktarıldı. Polar ve Irmak Film’in yapımcılığını
üstlendiği filmin senaryosunda, Erden Kıral ve Tuncel Kurtiz’in isimleri
bulunuyor. Filmin başrol oyuncuları ise Yaman Okay, Erol Demiröz, Erkan Yücel, Tuncel
Kurtiz, Nur Sürer, Bülent Kayabaş’tan oluşuyor. Romandaki diyalogların
neredeyse birebir kullanıldığı film; kitabın dünyasından uzaklaşmadan, çok
farklılık arz etmeden izleyiciyle buluşuyor.
Bereketli
Topraklar Üzerinde; geçimini sağlayabilmek amacıyla köyünden kalkıp Çukurova’ya çalışmaya gelen üç gencin
(Pehlivan Ali, İflahsızın Yusuf, Köse Hasan) hikâyesi. Eserde, karakterler
üzerinden, bütünden kopmadan fabrika ve tarım işçilerinin durumu da
aktarılıyor.
Filme; göçü
anlatan tren yolculuğuyla giriş yapılıyor. Trenin penceresinden Çukurova;
tarlalar, işçiler, iş makineleri görülüyor, dış ses ise Çukurova’yı anlatıyor:
“Gök masmavi,
kırmızı topraklar yemyeşildir!
Çukurova’nın
bereketli toprağına dört kilo çiğit at, seksen kilo pamuk versin.
Çukurova
insanına, peygamberler kitaplar dolusu sabır, tevekkül, kanaat getirmiştir.
Allah adına!
Kitap öyle
söylemiştir, şükredecek, kendinden yukardakine değil aşağıdakine bakacaksın.
Her baktığında şükredeceksin.
Çukurova
insanına, peygamberler kitaplar dolusu sabır, tevekkül, kanaat getirmiştir.
Allah adına!
Ölseler bile ne?
Öte dünya vardır, Birer kuş gibi uçacaklardır Cennet-i Ala’ya.
Cennet-i Ala’da
yağdan, baldan dağlar, sütten ırmaklar...”
Üç arkadaş,
fabrika sahibi olan hemşerilerine güvenerek, iş bulacaklarına kesinlikle
inanarak gelirler Çukurova’ya. Gerçekten de kuyruk kuyruk iş bekleyen diğer
çalışanların önüne geçerek çalışmaya başlarlar fabrikada. Ama işler yolunda
gitmez. Büyük şehrin hayatıyla, köy hayatı arasında çok büyük farklılıklar
vardır. Rüşvetle tanışırlar. Ekmek kavgası uğruna birbirlerinden uzaklaşırlar.
Filmde, yalnızca
geçim derdi değil, daha rahat bir yaşam uğruna kadın-erkek ilişkilerindeki
bozulmalar, cinselliğin ön plana çıkması da konu ediliyor. Bu plandan uzaklaşmaya ve duygusal bir boyuta
geçmeye çalışan Pehlivan Ali’nin yaşadığı dramı, Köse Hasan’ın fabrika soğuğuna
dayanamayıp yakalandığı hastalıktan kurtulamaması da izleyicileri
hüzünlendiriyor.
ADALETİ SORGULUYOR
Pehlivan Ali’nin
çalıştığı tarım alanında işçilere taşlı bulur pilavı ve kurtlu ekmek veriliyor.
Irgatbaşı ve Usta ise etli fasulye, taze etmek yiyor. Bu örnek gibi işçiler ve
onları yönetenler arasındaki şartların dengesizliği, bu adaletsizliğe karşı
çıkanların cezalandırılması ve sonucunda yaşananlar eserin gidişatını
belirliyor.
Çok uzun çalışma
saatleri ve kötü yemekleri eleştiren Zeynel, işçilerin gözünü açtığı için patron ve ırgatbaşı tarafından sevilmiyor ve
işine son veriliyor. Zaten bir kişinin yapabileceği işin iki katını yapmak
zorunda olan işçiler, harmanın bir haftaya kadar kalkmasını isteyen patronun
baskısıyla daha da fazla çalışmaya başlıyor. Keskin dişleriyle tehlikeli olan
Patoz makinesinin başına Ali geçiriliyor ve korkunç iş kazası…
Kötü çalışma
şartları, işçilerin hor görülmesi, iş kazaları gibi olumsuz öğeler üzerinden eser
şekillense de Orhan Kemal karakterleri anlatırken, onların umut, sevgi dolu,
hayat dolu yönleriyle ele alıyor. Kahramanlar, tüm bu olumsuz koşullarda dahi içlerindeki
sevgiyi, umudu kaybetmiyorlar. Filmin sonunda ise, keskin bir final yok,
gidişat izleyicinin hayal gücüne bırakılıyor, belki de bu yüzden eserle konuyla
çok fazla içli dışlı olunuyor ve izleyici ya da okuyucu eserin atmosferinden çok
uzun bir süre çıkamıyor…
Regiman Deniz