bir
yetimin damarında kan pıhtısıydım
çığlık
çığlığa geldiğim dünyada sarıldığım öksüzün
iki yumruk
kadar mütemmim cüzü
pırıl
pırıl bir top eğilip geçiyordu
üstümüzden
kavisli günler
açıp
kapadığım kirpiğimdeki zaman
neydi o
servi boylu neş’ede sallanan gökyüzü
ve
neydi onca yokluk yoksulluk deryasında
içimizde
büyüttüğümüz çerağan
şu
kalbimizi dokuduğumuz sözün
saf ve
gümüş iğnesi
ey ipliğini
erguvanla yıkadığımız kumaş:
derman olur
mu yılların bıçak yarasına lilyum
onarır
mı ilk göz ağrısını suskun bir dilârâ
ya da gül
reçineli bir cânânla
silinir
mi bu nar lekesi
söyle hangi
sonsuzluğa vuralım
bedrin sır
dolu mührünü yâr
susma… elife
kays olmaktan başka çare mi var?
Fatih
Yavuz Çiçek