Efendim; fotograf, Yunanistan'da bulunan Mykonos Hotel'de çekilmiş. Görünüm son derece romantik değil mi? Denizin kenarındasın. Karşında sevgilin, etrafına fenerler yakılmış. Rüzgâr efil efil. Oh ne âlâ. Böyle bir ortamda akşam yemeğine kim hayır diyebilir ki? Elbette; ısmarlayan, hadi, gel gidelim diyen varsa, ben de hayır demem. Risk katsayısı yüksek, stresli iş yaşamımdan kısa süreliğine de olsa kaçmak için muhteşem bir fırsat olurdu, olmasına da, şimdi durup dururken bu romantik fotografa bakarak düşlere dalmak, benim için olmayacak dua'ya amin demeye benziyor aslında.
Pessoa'yı okuyorum bir haftadır. Huzursuzluğun Kitabı'nı. 675 sayfalık kitapta 300.ncü sayfayı geçtim. Fotografı görünce, 87.sayfada romantizmle ilgili altını çizdiğim satırları anımsadım. "Olacak O Kadar"da şöyle bir replik vardı hani. "Tam yerine rastgeldi manzara koyduk."
Pessoa'nın romantizme bakışı, bu fotografa bakarak içini çekenlere ders niteliğinde. Okuyunca bana hak vereceksiniz zaten.
"Romantizmin bütün kötülüğü, bize gerekli olan şey ile arzuladığımız şeyi birbirine karıştırmasıdır. Hepimiz hayatta, hayatın korunması ve sürdürülmesi için kaçınılmaz olan şeylere gerek duyarız; öte yandan hepimiz daha iyi bir hayat, eksiksiz mutluluk, hayallerimizin gerçekleşmesini vb. isteriz.
İhtiyaç duyduğumuz şeyleri istememiz insanca bir davranıştır, yalnızca gerekli olanı değil, arzulanır bulduğumuz şeyleri istemek de insancadır. Hastalıklı olan, gerekli olan ile arzulanır olanı aynı şiddetle arzu etmek, kusursuzluk özlemi yüzünden, ekmeksiz kalmış gibi acı çekmektir. Romantizm hastalığı budur işte: sanki sahip olmanın bir yolu varmış gibi Ay'a göz dikmek.
"Para yoksa ekmek de yok."
İyilikle kalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder