Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Gecikmiş Mumya Üzerine Okuma Notları


1982 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü alan Gabriel Garcia Marquez’in okuduğu kitaplara ilişkin şöyle bir tanımlaması vardır. “Kitabın ilk cümlesi laboratuar görevi görür.”

Birkaç gündür Hilal KARAHAN’ın Mühür Kitaplığından çıkan “Gecikmiş Mumya” isimli şiir kitabını okuyorum. Şair; ilk cümlede,  kitabını “sevginin krallığında neşe duyanlara”  ithaf ediyor.

Sevgi ne yüce bir duygudur değil mi? Ve sevgiden yola çıkarak ilk cümlenin analizini “insan’ın bedeni kovan gibidir. Bu kovanın peteği, balı da aşktır, sevgidir. Aşkı sevgiyi alıverdin mi beden sadece dış kabuğu olan içi boş bir kovandır. Gönlüne hikmet çiçeklerinden bal topla da sevgiyle dolu petekler ör” diyen Mevlâna’nın sevgiye bakışını yansıtan cümlelerıyle yapmak mümkün.  

İlk cümleden sonra kitap, “Burnu Büyük Erguvanlar Baladı” isimli şiirin:

“uzun zaman oldu görüşmüyoruz erguvanlar ve soluğunuz
Uzun zamandır sesinizi gökyüzünden tanıyoruz”  dizeleriyle başlıyor.

Lirizmin yoğun olarak hissedildiği şiir, z sesiyle oluşturulmuş bir ritimle birlikte su gibi akıcı ve kaygan ilerliyor.

“ıtır kokusu, yasemin çayı, öğle vakti biliriz;
sade ve güneşli günleri seversiniz,
kapı önlerinde sessiz güler buluruz sizi”

Şair dört şiirin yer aldığı ilk bölüme “Sesin İlmekleri” ismini vermiş. Şairin şiirlerinde özle birlikte biçimsel kurgulamaları da belirgin bir şekilde öne çıkarmış. Bu tercih kitap boyunca bütün şiirlerde çok net görülürken “Şizofren Tregadya” başlıklı ikinci bölümün ilk şiiri “Bir Pazartesi Kendini Terk Eden Valiz” de biçim ve özün düzyazıyla uyumlaştırılma çabası zirveye ulaşmış. Bu şiirde giderek anlamsızlaşan toplumsal karmaşanın, şizofreni metaforuyla bireyin iç dünyasındaki gel gitleri ve tepkimeleri yansıttığını düşünüyorum.

Kitabın 3.Bölümü “Hendek Musiki Cemiyeti Beraber ve Solo Saz Eserleri” şairin şiirlerinde beslendiği kaynağın net olarak algılandığı dizelerden oluşuyor diyebiliriz.

Şair Huşû Kuşu (:Bestenigârdan Eviçe Ney Taksimi isimli şiirde “ huzur mu arıyorsunuz kardiyak kilerde? sevgiyle silin korkuları/silkinin, kalbi pelviste sananlar/sese doymuş bir dil taşıyabilir/tümceyi ve her şeyi/ve herkesi bağışlar” derken metafizik, musiki, fen bilimleri üçlüsünü bütünleştirmiş.

Mesleği hekimlik olan şair tıbbi terimleri sanki bir ameliyat masasındaymış gibi dizelerin içinde kullanmakta da oldukça cesur davranmış. İşte okurlar için seçtiğim birkaç örnek dize:

“çağın sertleşme sorununa teğet/ayak fetişizmine dik bakan”

“dikkatle sıvazlar karnını zamanın/siğilli elleriyle sessizlik”

“sağdan sola, soldan sağa sirkadyen ritm”

“ruha teğet sözler taşımaz iskeletini”

“camlara yaslanan şizofren siluet”

“yutulmayan anaerobik inanç; köz”

“ O SAKRUMDA UYUYAN DİŞİ BİR YILANDIR”

“huzur mu arıyorsunuz kardiyak kilerde”

“sevgiyle silin korkuları/silkinin, kalbi pelviste sananlar”

Bu dizeler bana Heves Şiir Eleştiri Dergisinin Nisan 2010 sayısında Akın Terzi’nin Gherasim Luca’yı anlattığı “İlk Kitap Dudaklardır” başlıklı yazısından bir bölümü anımsattı.

“Luca’nın kendi ifadesiyle, şiir bir ameliyathanedir; sözcük bu ameliyathanede ses mutasyonlarına tabi tutulur ve taşıdığı anlam yüklerinin tümü açığa çıkarılır. Luca kendi yaptıklarını, gürültü ile sessizliğin çarpıştığı yerdeki bir arayış olarak tarif eder: Bu çarpışma uzamında şiir bir dalga şeklini alır ve çarpışmanın etkilerini şiire yayar. Zaten Luca kendi yazdıklarına şiir denmesini de yanlış bulur, daha ziyade tercih ettiği karşılık “varlık-sesi” dir. (ontophonie) Sözcüğün içini açan kişi, aslında bir maddeyi açmış olur. Sözcük gerçeği adeta simyaya mahsus bir başkalaşımdan geçirmeye yönelik bir keşif sürecinde kullanılan maddedir.”

Kitabın son iki bölümü “Gecikmiş Mumya” ve “İç Sözlük” şairin şiirde biçimi önemsediğinin işareti olarak algılanabilir. Harflerle oluşturulan görsellik, kırılan, parçalanan, kesilen puzzle parçaları gibi dizeler ki zaten şair de Berna Olgaç’la yaptığı söyleşisinde “Şiiri bir seyyah gibi yazıyorum; nesnelerin arasından hızla akıyor sözcükler. Bu nedenle sık sık boşluklar, kolajlar, anlam kırılmaları, ritimde sıçramalar oluyor, hızlı yaşantıma paralel şiirimde... Benim şiirsel metinleri bu kadar rahatlıkla parçalayıp, bu kadar kolaylıkla yeniden kolaj yapmamda, sanırım cerrah olmanın etkisi var”  diyordu.

Gecikmiş Mumya’ya ilişkin okuma sürecinin sonunda okur hissettiklerini “bir kitap okudum hayatım değişti” cümlesiyle ifade edebilir mi? Bunu zaman gösterecek. Okurun kitabı benimsemesi önemli, çünkü şiiri ve şairi geleceğe taşıyan en önemli unsurlardan biri okurdur diye düşünüyorum. 

Soruyu kendi adıma yanıtlamam gerekirse, kitabın içinden belleğime kazınan bir dizeyle yazıyı bitirelim.

“keçi burcuyum ben,
iyimser ve kine gecikmiş”

Fatih Yavuz Çiçek

Hiç yorum yok: