Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

20 Haziran 2014 Cuma

Bela Bedenler


Judith Butler'in "Bela Bedenler"i, toplumda tabu gibi görünen "querr", "lezbiyen fallus" kavramlarını, cinsiyet kuramı ve cinsel kimliklerin performatifliğini konu ediniyor.

1956 doğumlu yazarın biyografisinde şöyle denilmiş: "İktidar, toplumsal cinsiyet, cinsiyet ve kimlik konularında  son dönemin en önemli kuramcılarından biri olarak kabul edilmektedir. Eserleri bugün alanında klasik sayılan yazar, feminizmin özellikle kadınları ortak ilgi ve karaktere sahip bir grup olarak kabul etmekle büyük bir yanlış yaptığını söyleyerek yepyeni bir ufuk açmıştır. Bu varsayımın farkında olmadan toplumsal cinsiyet rollerinin oluşturulması  ve düzenlenmesi için bir alan yarattığını söyleyen Butler, böyle bir feminizmin sadece olasılıkları kısıtlamaya hizmet ettiğini savunur. Ona göre toplumsal cinsiyetin koşullara  ve zamana göre farklılıklar gösteren bir akışkanlık olarak kabul edilmesi gerekir."

Kitabın omurgasını, Platon'un Timerus'u, Freud'un "Narsizm Üzerine"si, Lacan teorileri, Amerikalı yazar Willa Cather'in hikâyelerinin detayları, Nella Gersen'in Passing (Geçinme) isimli romanı, Yönetmen Jennie Livingston'ın 1990'da çektiği "Paris Yanıyor" filmi oluşturmuş. Judith Butler'in birinci bölümde yer verdiği ve "Paris Yanıyor" isimli filmi irdeleyen "Toplumsal Cinsiyet Yanıyor: Sahiplenme ve Yıkma Sorunları" başlıklı denemesi ilgiyle okunacak nitelikte.

Cinsiyetin heteroseksüel ikili sistem içerisinde tartışılmayan statüsünün tartışılmasını, cinsiyetin sembolik anlaşılırlığının limitlerinin nerde ve nasıl kurulduğunu sorgulayan yazar, kitabın birinci bölümünün odağına iktidar ilişkilerinin "cinsiyet"in ve ve onun maddeselliğinin oluşumunda nasıl işlediğini yerleştirmiş.

İkinci bölümde paternel semboliğin, toplumsal cinsiyetin ve cinselliğin yıkıcı bir biçimde bölgeselleşmesine nasıl müsade ettiğini Willa Cather eserlerini çözümleyerek anlatıyor.

Kitabın sonunda "querr"liğin nasıl anlaşılması gerektiğini açıklamamaya çalışan Judith Butler alanında kaynak olabilecek bir kitaba imza atmış diyebiliriz.

Pinhan yayıncılığın felsefe dizininden çıkan kitabı Cüneyt Çakırlar ve Zeynep Talay birlikte Türkçe'ye çevirmişler.

"Querr" terimi nasıl, hangi sebeplerle kullanılmaya başlamıştır ve bu terimden ne anlamalıyız? Merak edenlere Judith Butler şöyle yanıt veriyor:

"Querr" terimi baskı ve muhalefetin, tutarlılık ve değişkenliğin statüsünü performatiflik dahilinde sorgulayan bir çağırma olarak ortaya çıkar. "Querr" terimi, amacı isimlendirdiği özneyi utandırmak ya da utandırıcı çağırma üzerinden bir özne üretmek olan dilsel bir pratik olarak işlemiştir. "Querr", gücünü tam olarak suçlama, patolojikleştirme ve hakaret ile ilintili bir hale gelmesini sağlayan yinelenmiş atıf üzerinden türetir." (syf.318)

fy