Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

3 Haziran 2014 Salı

Kuvayı Milliye'nin Hazinesi


Kuvayı Milliye; Osmanlı İmparatorluğunun yıkılış sürecinde işgâl edilen vatan toprağını işgâl güçlerine teslim etmemek için önce Ege yöresinde filizlenen, sonra dalga dalga bütün yurt sathına yayılan, Türk Ulusu'nun ilk direniş, milli mücadele ve savunma örgütüne verilen addır.

Metin Savaş, Kuvayı Milliye şehri olarak bilinen Balıkesir'de ikamet eden bir yazar. "Kuvayı Milliye'nin Hazinesi" ismini verdiği 6.romanı Ötüken Neşriyat tarafından 2014 Şubat ayında yayımlanmış. Eser, Kurtuluş Savaşının yapıldığı dönemde Balıkesir'de kaybolduğu söylenen Kuvayı Milliye'ye ait bir sandık dolusu altının varlığına dair sırrı öğrenen "Ebesiz Doğan"ın yaşadığı olayları postmodern bir kurmacayla anlatıyor.

Ebesiz Doğan üniversite mezunudur. İletişim okumuştur. Askerliğini yapmış, babasının muhasebe bürosunda çalışmaktadır. Dedesinden kendisine miras kalan antika tabancayı bakım için Cambaz Fahri'ye bırakmıştır. Cambaz Fahri tabancayı geri vermemektedir. Antika tabancasını bir türlü alamayan Ebesiz Doğan, canını sıkan bu durumu bir arkadaşına açıklar. Arkadaşı Cambaz Fahri'ye giderek Ebesiz Doğan'ın istihbarat elemanı olduğu yalanını uydurur. Bu bilgiye inanan Cambaz Fahri de silahı iade eder. Ebesiz Doğan'ın istihbaratçılığı kentte kulaktan kulağa yayılır.

Ebesiz Doğan istihbaratta çalıştığı yalanını, komşu kızı Özlem'i etkilemek için sürdürmeye devam eder. Balıkesir Belediye Başkanı'nın babasının muhasebe bürosunu ziyareti esnasında, Kuvayı Milliye'nin kayıp hazinesinin varlığını öğrenir. Hazinenin yerini bulmak için ipuçlarını araştırmaya başlar. Bu süreçte bir gece vakti hiç tanımadığı, kasketli aynı zamanda göğsünden yaralı biri, kapı zilini çalarak Ebesiz Doğan'a flash bellek emanet eder ve roman birbirinden farklı, birbirinden ilgisiz gibi görünen karakterlerin hikâye parçalarının anlatılmasıyla devam eder.

"Kuvayı Milliye'nin Hazinesi" postmodern roman kurmacasında olması gereken bütün özellikleri taşıyor. Tarihten yararlanıyor, öykü içinde öykülerle birbirinden ilgisiz karakterleri birbiriyle içiçe geçiriyor. Yazar, yeri geldiğinde araya giriyor ve anlatıcıdan sözü devralarak romanla ve karakterlerle ilgili açıklamalar yapıyor. Fikir beyan ediyor. Anlatımda bilinç akışından yararlanıyor. Mizah ve ironi kullanarak okuru sık sık gülümsetiyor. Evet, bütün bunları yapıyor ancak işlediği konuyu okura inandırmakta zorlanıyor.

Romanın inandırıcılık sorunu dededen miras kalan antika tabancanın, baba hayattayken, torun Ebesiz Doğan'a miras kalmış olmasıyla başlıyor. Hele Benli Bahri'nin anlattığı bir "Kırmızı Defter"i ele geçiriş hikâyesi var ki tam evlere şenlik. Hiç çekinmeden "Kitsch" diyebileceğim olay örgüsü ve kurgunun bildiğimiz Dede Korkut Masalı'ndan zerre kadar farkı yok.

Ya Gamze Şirin karakterine ne demeli. Babasının tecavüzüne uğrayan genç kızın tek başına, üstelik İstanbul gibi kalabalık bir metropolde, terkedilmiş, elektriği, suyu, eşyası olmayan dımdızlak bir evde kimselerin dikkatini çekmeden bir süre yaşaması hiç inandırıcı değil. Anlatılanlar postmodern kurmaca'da olsa, insanın: "Atma Recep, din kardeşiyiz" diyesi geliyor.

Ve Refih Bey karakteri. Bu kadar lüzumsuz bir karaktere doğrusu hiçbir romanda rastlamadım. Yazar, postmodern kurmacada deneysel bir açılım yapmaya çalışmış olabilir mi diye düşündüm. Romanın konusu, izleğiyle, Refih Bey parçaları arasında bağlantı kurmaya çalıştım. Yok. Refih Bey karakteri kitapta hiçbir parçayla, olayla bütünleşmiyor. Zaten kitabın son sayfasında geçen şu diyalog beni doğrular nitelikte.

"Refih Bey?"
"Bırakalım Refih Bey alışverişe devam etsin."

Yazarı okuduğum tek kitabıyla eleştirmek istemiyorum ama netice itibariyle "Kuvayı Millliye'nin Hazinesi" ni başarılı bulmadığımı da söylemeliyim.

Bu değerlendirme yazısından sonra, "Ayın-Pe Teşkilatı" benim de peşime düşer mi? Artık orasını bilemem.

"Ayın-Pe Teşkilatı" ne mi?

Yanıt, "Kuvayı Milliye'nin Hazinesi" nin içinde.

fy