Geçenlerde cumhuriyet dönemi Türk şiirinden
bahsetmiş, isim sahibi şairlerimizden bazılarının Fransız şiirinden
esinlendiklerini, bazen esinlenme hudutlarını da aştıklarını yazmıştım...Bu
şairlere ve esinlenmelere verdiğim örnekler arasında Cemal Süreya ve Süreya'nın
iyi bilinen "Annem çok küçükken öldü/Beni öp sonra doğur beni" beyti
de vardı ve "Bu söz, Fransız edebiyatının son büyük isimlerinden Louis
Aragon'un 'Elsa'sında geçen bir ifadeye gereğinden fazla benzer" demiştim.
Sen misin böyle yazan! Birileri
hiddetlenmiş, internetteki dedikodu mekânlarında bana veryansın ediyorlar...
Sembol olmuş şairlere söz etme hakkını nereden buluyormuşum da, kim oluyormuşum
da, aslında bana söyleyecek çok sözleri varmış ama kelimeler kifayet etmiyormuş
da, vesaire, vesaire...
Bu davranış gelenekten de öte müptelâ
olduğumuz tuhaf bir hâlin, berbat bir marazın; konuları araştırmadan, okumadan
ve öğrenmeden, yani hiçbir zahmete girmeden söz söylemenin ve tıngır tıngır bir
kafa ile ideoloji avukatlığına soyunmanın tam bir örneğidir!
BEŞ ASIRLIK BİR ŞİİR
Şimdi daha önce sözünü ettiğim konuda, yani
Cemal Süreya'nın şiirindeki Fransız şairlerden aşırı etkilenmelere, bazı
şiirlerin orijinal şekillerini de göstererek birkaç örnek vereyim:
1880 ile 1918 arasında yaşamış olan
Guillaume Apollinaire'in "Marizibill" isimli şiiri "Dans la
Haute-Rue â Cologne / Elle allait et venait le soir" mısraları ile başlar.
Bu mısralar, Cemal Süreya'nın şiirine biraz değişerek "Sınırsız denizinde
çarşafların / Bir gider bir gelirdi işlek ağzı" diye yansımıştır. Yine,
Apollinaire'e ait olan "Mutation"un "Une femme qui pleurait /
Eh! Oh! Ha! / Des soldats qui passaient / Eh! Oh! Ha!" şeklindeki giriş
mısraları Süreya'nın "Dalga"sında "Bir kadının yüzü ha ha
ha" olmuştur.
Şimdi de Fransız şiirinin çok daha eski bir
ismine, 15. asrın ortalarında dünyaya gelip 1553'te Paris'te ölen, hem yazar,
hem şair ve hem de doktor olan François Rabelais'e uzanalım: Rabelais'in
isimleri ve meslekleri "Romule estoit saulnier / Numa clouatier / Taguin
tac-quin..." diye başlayan şiirinde biraraya getirmesi Cemal Süreya'ya
ilham vermiş ve Süreya'da "Nurullah Ataç çeliştirmen / Tahir Alangu
soruşturman / Cevdet Kudret deriştirmen / Suut Kemal çekiştirmen / Mehmet
Kaplan uyuşturman...." diye uzayıp gitmiştir...
OKUMAYIN, HATMEDİN!
Bu köşede, Rabelais'nin orijinal metninin
eski bir yayından aldığım sayfa görüntüsünü de yayınlıyorum. Edebî Fransızca'ya
âşina olan meraklılar, bu metin ile şiirin Süreya versiyonunu rahatça
karşılaştırabilir ve sözünü ettiğim "ilhamın" derecesini daha açık
şekilde farkedebilirler!
Cemal Süreya'nın zamanının şairleri
arasında önemli bir yere sahip olduğunu ama üzerinde durulması gereken bu
şekilde "esinlenmelerinin" de bulunduğunu söyledikten sonra,
cumhuriyet dönemindeki bazı şairlerimiz ile Avrupa, özellikle de Fransız şiiri
arasındaki "benzerliklerden" bahsetmeme hiddetlenen edebiyat
fukarasına bu bahislerde birşeyler öğrenebilecekleri bir kitabın mevcudiyetini
hatırlatayım: Erdoğan Alkan'ın "Şiir Sanatı" isimli kitabını...
Bu kitabı bulun, okuyun ve "Fransız
Şiirinin Türk Şiirindeki Etkileri" başlıklı ikinci bölümünü okumakla
kalmayın, hatmedin! Zira böyle saplantılardan kurtulmanın çaresi kuru kuru
okumak değil; anlayarak, iyice hatmetmektir!
Murat Bardakçı