Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

6 Haziran 2014 Cuma

İz Bırakan Şairler-Cahit Zarifoğlu


Aile kökleri Kafkasya’ya kadar uzanan ve aslen Kahramanmaraşlı olan Cahit Zarifoğlu 1 Temmuz 1940 yılında Ankara’da doğdu. Hâkim olan babasının memuriyeti sebebiyle ilk ve orta öğrenimini Siverek, Ankara, Kızılcahamam ve Kahramanmaraş’ta tamamladı. 1972 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Daha sonra dil kurslarına katılmak için Avrupa’ya gitti. Bu vesile ile gittiği Avrupa ülkelerini otostop yaparak dolaşan Zarifoğlu, yurda dönüşünden sonra özel bir lisede öğretmenlik, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu ve TRT’de çevirmenlik, son olarak İstanbul radyosunda denetçilik görevinde bulundu.

Edebiyat çalışmalarına lise yıllarında başlayarak, Kahramanmaraş gazetelerinde şiir ve hikâyeler yazdı. Yine Kahramanmaraş’ta Açı dergisini çıkardı. Lise yıllarında Hamle dergisi ile başlayan, Diriliş, Edebiyat dergilerinde süren sanat hayatına 1976 yılında çıkarmaya başladığı Mavera dergisiyle devam etti. Şiirleri çeşitli zamanlarda Üç Çiçek, Papirüs, Türk Dili, Yeni Dergi’de de yayımlandı. Yeni Devir, Milli Gazete ve Zaman gazetelerinde Ahmet Sağlam, Vedat Can, Abdurrahman Cem imzalarıyla köşe yazıları da kaleme alan Cahit Zarifoğlu, İslam, Kadın ve Aile, Gülçocuk ve bazı çocuk dergilerinde de ürünleriyle yer aldı. Edebî hayatının son yıllarında çocuk edebiyatına yöneldi. Çocuklar için yazdığı kitaplardan biri olan “Yürek Dede İle Padişah” adlı kitabıyla 1984′te Türkiye Yazarlar Birliği’nce çocuk edebiyatı dalında yılın yazarı seçildi. Kopyalanması, taklit edilmesi son derece güç, kendini hemen ele vermeyen, zengin ama kapalı söyleyiş biçemi, derin ve iddialı şiir diliyle, dikkat çeken özgün şiirler yazdı.

"Şiir tarafından ihmal edildiğim bütün zamanlarda, kendi hâlime, yalnızlığıma zalimce bir hayranlık duyuyorum. İçim kabarıyor, bıraksalar da ıssızlarda başım önümde, kendime gömülerek, dolaşsam. -Yüzüm uçsuz bir çöle dönük dursam, korksam. Hemen arkamda kentler, yeşillikler, insanlar ve ilişkiler olsa bile. Yazdığım bütün şiirleri benden çalmışlar gibi özlüyorum. Onların sahibi olmadığımın bundan daha inandırıcı delili olabilir mi? Hiç olmazsa  yalnız bana ait bir tek şiirim bulunsaydı. Var olmak hevesim işte böyle başkaldırıyor. Fakat masum olmasına, bağışlanabilmesine çalışıyorum. Onu eğitiyorum. Onu okşayarak yatıştırıyor ve kalın parmaklıkları aralıyarak ağına düştüğü insanperestlikten özgürlüğe kurtarıyorum." Diyen, ilk şiirlerinde ikinci yeni akımdan etkilendiği görülen Zarifoğlu, madde-ruh çatışmasından yola çıkarak insanın yeryüzündeki arayışlarını İslam düşüncesi ekseninden duyumsatmıştır. 

“Zor şiir” olarak nitelendirilen şiirlerinde dinsel inançları çerçevesinde ele aldığı Anadolu insanlarının acı, mutluluk, özlem, doğa, insan sevgisi ve umutlarını yansıttı. Kısmen gerçeküstü şiir ve geleneksel şiir kalıplarını kullanmıştır. Zarifoğlu şiiri, dış dünyadan çok iç âleme yönelik bir anlatıma evrilir. İç ürpertileriyle, hayretle başlayan şiirini, metafizikle birlikte bilgeliğin kıyısına vardıran Cahit Zarifoğlu; 7 Haziran 1987 yılında İstanbul’da dünya yolculuğunu tamamladı. Mezarı, İstanbul Beylerbeyi’nde Küplüce Mezarlığı’ndadır.

Eserleri: “İşaret Çocukları” (Şiirler, 1967), “Yedi Güzel Adam” (Şiirler, 1973), “İns” (Hikâyeler, 1974), “Menziller” (Şiirler, 1977), “Yaşamak” (Günlükler, 1980), “Serçekuş” (Uzun Hikâye, 1983), “Ağaçkakanlar” (Masal, 1983), “Katıraslan” (Masal, 1983), “Yürek Dede ile Padişah” (Masal, 1984, Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü), “Savaş Ritimleri” (Roman, 1985), “Korku ve Yakarış” (Şiirler, 1986), “Bir Değirmendir Bu Dünya” (Denemeler, 1987), “Motorlu Kuş” (Masal, 1987), “Sütçü İmam” (Tiyatro, 1987), “Gülücük” (Şiir, 1989), “Ağaç Okul” (Şiir, 1990).

“Daha çok kendimin etkisinde kaldım. En çok okuduğum şair Cahit Zarifoğlu’dur” diyen şairi iki şiiriyle anıyoruz.

AYNA

Ve gözüm eşyamda değil 
Yoruldum maddemden 
Ta ki dünya bitti 
Köşk kurdum sakin oldum 

Dehlizsiz ve tabakasız 
Kör bir hayvan gibi 
Rızkına etiyle yanaşan 
Karanlık bir evdir gövdem 

Güneşte asla karanlık yoktur dediler 
Ve onlar yoluna cihet ettim vatan tuttum 

Büyük yeni bir hayat bildim 
Yeni yeni bildim yoksa ölüyordu bir şey 
Bir insan binası yıkılıyordu durmadan


SULTAN

Seçkin bir kimse değilim 
ismimin baş harfleri acz tutuyor 
Bağışlamanı dilerim 

Sana zorsa bırak yanayım 
Kolaysa esirgeme 

Hayat bir boş rüyaymış 
Geçen ibadetler özürlü 
Eski günahlar dipdiri 
Seçkin bir kimse değilim 
İsmimin baş harflerinde kimliğim 
Bağışlanmamı dilerim 

Sana zorsa bırak yanayım 
Kolaysa esirgeme 

Hayat boş geçti 
Geri kalan korkulu 
Her adımım dolu olsa 
İşe yaramaz katında 
Biliyorum 
Bağışlanmamı diliyorum.

Ayna İnsan Dergisi Sayı: 8