Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

26 Haziran 2014 Perşembe

Yüksek Topuklar


Murathan Mungan'ın 2002 yılında yayımladığı "Yüksek Topuklar," beş yaşındaki Tuğde ve Tuğde'yi beş günlüğüne evinde misafir eden otuzlu yaşlarını geçmiş, bekâr, feminizm, sosyalizm, yoga, taocu felsefe, vs. gibi çeşitli eğilimlerden sonra nihilizmde karar kılmış Grafiker Nermin'in yaşamlarına odaklanıyor.

Tuğde'nin anne ve babası, sallantılı evliliklerini kurtarmak için başbaşa kalacakları beş günlük  bir tatile çıkarlar. Tuğde'yi bırakacak uygun kimse bulamayan aile, yakın arkadaşları Nermin'den yardım isterler. Nermin, sıkıştığı zamanlarda borç para aldığı arkadaşlarını kıramaz ve Tuğde'yi kendi evine getirir.

Tuğde, tam bir zamane çocuğudur. Giyiminden, konuşmasına, yürüyüşünden, mimiklerine kadar her hareketiyle çocuktan ziyade, çok bilmiş, yetişkin bir kadın gibi davranmaktadır. Nermin, varlıklı bir ailenin kızı olarak doğmuştur. Genç kızlığında Cihangir'de arkadaşlarıyla ev kiralayıp kendi ayakları üzerinde durmak isteyen, sol fraksiyonların faaliyetlerine katılan, zamanla sol'dan hem düşünsel hem de eylemsel olarak uzaklaşan, nihilizmi benimsemiş, tek başına yaşayan, kendi bireysel yaşam dilini deneyimleriyle oluşturmuş Nermin, Tuğde ile vakit geçirirken, geçmişini de açıklamaya başlar.

Beş günlük süren birliktelikte Nermin ve Tuğde her gün farklı bir mekâna giderler. Nermin bu mekânlarda karşılaştığı okul, iş vs. ortamından tanıştığı kız ve erkek arkadaşlarıyla hem sohbet eder hem de arkadaşlık ilişkilerini, monologlar hâlinde roman boyunca anlatır. Eşcinseller, eğitimli orta sınıf burjuva kadınlar, birbirlerinin sevgilileriyle evlenen eğitimli kız arkadaşlar, Nermin'in ailesi, bir süre birlikte olup ayrıldığı erkek arkadaşlarının anlatıldığı monologlar okurları kadınların kristal aynalarla bezenmiş iç dünyasının labirentlerine, girilmesi güç, en dip köşelerindeki sırlarına götürür.

Murathan Mungan'ın birinci tekil kadın ağzından roman yazması, olay örgüsünü Nermin karakteri üzerinden anlattırması yazarın kadınların iç dünyasını çok iyi bildiğini kanıtlıyor. Ezilen, horlanan, erkek hegemonyasında ayakta kalma mücadelesi veren zeki, saf yürekli, sinsi, kurnaz kadınlar, İstanbul'un birbirinden güzel mekânlarını betimleyen cümleler, kitabı çekici ve alımlı bir kadına çevirmiş. 

Kitabın 428. sayfasında "Meşeler Tepesi" başlığında anlatılmaya başlanan yazar Sinan karakteri, Sinan'ın hayat felsefesi, eşcinsel kimliğiyle barışık yaşaması, Murathan Mungan'ı çağrıştırıyor olsa da, "Yüksek Topuklar" takma bir kadın yazar adıyla yayımlanmış olsaydı, bu romanın bir erkek tarafından yazıldığının ayrımına varmak mümkün olmazdı diye düşünüyorum.

Şiir kitaplarını okuduğum Murathan Mungan'ın 2012 yılında yayımladığı ilk romanı "Yüksek Topuklar"ı 2104'de okumak için çok mu geciktim karar vermekte zorlanıyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse bu kitabı 5-6 yıl önce semt pazarında okunmuş kitaplar satan seyyar satıcıdan almıştım. Ancak okumaya bir türlü fırsat bulamamıştım. İtiraf edeyim, kadın sorunlarının en ince  detaylarıyla anlatıldığı monologlardan zaman zaman bunalsam da (hatta kitabın bir yerinde yazarın kendisi de bunu Nermin'in ağzından itiraf ediyor) Yüksek Topuklar'ı okumaktan keyif aldım.

Altını çizdiğim çok satır var. Kitap okurken beğendiğim, etkilendiğim satırların altını çizmeyi seviyorum. Okur ruhunun okuduğu kitaba bıraktığı iz'dir, altı çizilen her cümle. Birkaç cümle paylaşayım burada.

"Erkekleri anlamaya gelince: Erkekler anlaşılmaktan değil, anlaşılmamaktan hoşlanırlar. Onların gözünde anlaşılır olmak, ele geçirilmiş olmaktır. Bugüne kadarhiçbir kadının onları anlamamış olması, kendi haklarında kurdukları o derinlik felsefesine, o yalnızlık mitolojisine, o yarı gölgede kalmış loş erkek profiline pek uygundur ve öyle kalmasını isterler. (...) Erkekler tavlar, kadınlar ele geçirir. Sahip olunmuş bir kadın, kaderi gereği teslimiyet gününün gelmiş olduğunu kabullenir yalnızca. Ama erkek ele geçirildiğinde, bütün kaleleri düşmüş hisseder. Esir düşmüş bir komutan gibi yaşar ilişkisini." (syf.374)

"Bazı mesafeler asla kapanmaz, en yakınınızdakiyle bile..." (syf.399)

"Başı dolu kadınlar erkeğin omzuna ağır gelir, bilirim." (syf.473)

Şu cümleye çok takıldım:

"Kadınlar erkeklerden daha çabuk, daha derin küserler." (syf.283)

Yok öyle değil diyebilecek kimse var mı?

fy