Serkan Türk; Serander
Yayınlarından çıkan ikinci şiir kitabı “İçimiz Çölse Biri Geçmiştir” le
okurları kelimelerden kurduğu bir vahaya götürüyor. Kitapta üç bölümde ve
2008-2011 yılları arasında yazıldığı anlaşılan toplam yirmi yedi şiire yer
verilmiş. Lirizmin egemen olduğu dizelerde; hüzün geçmişin imbiğinden süzülen
bir defne ıtırı gibi belleğe yayılırken, ömre dair yaşanmış ne varsa bazen
somuttan soyuta, bazen de soyuttan somuta doğru dalga dalga genişleyen söz dizimi
zihinde estetik bir algıyı tetiklemeyi başarıyor.
Aynı zamanda öykü yazarı da olan
Türk’ün sözcük dağarcığının da oldukça zengin olduğunu söylemek mümkün. Hayatın
çemberinden erken yaşlarda geçmiş, her şeyi görmüş geçirmiş bir yetişkinin dili
var şairde. Bu özelliğiyle şair, gözün gördüğü ve akla gelebilecek her nesneyi
şiire dâhil edip, geniş çağrışımlı bir metafora dönüştürüyor. Türk, bir başka
deyişle dilin insan belleğindeki görüntüsünü sadece bir söz sanatı olmaktan
çıkarıp, kısa bir sinema filmi izletisini andıran yapıya da kavuşturuyor.
Örneğin kitabın ilk şiiri olan “çöl
ve kir” deki “hem ağrısısın içimin, hem
istediği şenlik” dizesindeki dilde zıt anlamlı, soyut ve somut iki kavram olan “ağrı
ve şenlik” dilsel bir biçimlendirmeyle tek bir imgesel bileşimi çağrıştırıyor ki
buna “aşkence” bağımlılığındaki bir insanın izdüşümlerinin şiire yansıyan
görüntüleri diyebiliriz.
“ben iyiye doğru gidiyorum kendi
içimde”
“kimi rüzgâr fitilini yakar
ağrıların/pimi çekilmiş bir bomba/patlayacak şimdi söküklerimden”
“eğilmişsen içime yaz’dır/senin
avlunda özgürleşsin bu dil”
“biz ne anılar yaptık
kendimize/kış günleri içimize sindiren/periler yıldız tozu/ayşe’ler melek olmayı
diler”
“çitiyim şu bahçenin, bir adımı
yağmura verdim/yağmur dindirendir bir adım”
“bana kendi dilinde sus yaşlı
dünya/sana bütün dillerde yanayım”
“kocaman bir yara hepsi/yırtık
tren biletleri gibi iç cebimde kanar”
Akılda kalacak, ahengiyle kolayca
ezberlenecek nitelikte dizelere imza atan Serkan Türk’ün hem düzyazı hem de
şiir yazması Nerval’in ‘şiirden geçmeyen bir kimsenin iyi bir düzyazar olması
mümkün değildir, aynı yazarın her iki ustalığa birden sahip olması ender
görülür” sözleriyle açıklanabilir.
Fakat bu belki de yazar için bir
risk. Ya da şairin asıl kulvarını belirlemeye yardımcı olacak geçiş fazları da olabilir.
Nihayetinde okurun şairin şiirlerini benimsemesi, şiirlerinin bestelenmesi ve hem
dinlenir, hem de okunur hale gelmesi Serkan Türk’ün gelecekte hangi yazın
türünde devam edeceği hususunda kendisine bir ipucu verebilir.
Şiir mi? Öykü mü? Ya da yola her
ikisiyle birlikte devam etmek mi?
Biz; kitabın “kaburgalar ülkesi”
başlıklı bölümün girişinde yer alan dizeleri paylaşarak, son sözü yine okurun
düş gücüne bırakalım.
“yüzüne baktım yıldızları
dinledim
göğsünün alçalıp yükselmesi bir
deniz
ikimiz aynı okula gitmişiz
çocukken
o yüzden benziyoruz birbirimize
yolunu uzatıyoruz evlerin”
Fatih Yavuz Çiçek