Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

21 Mart 2014 Cuma

Anlamak


Ferit Edgü’den yaşama dair çok önemli bir söz... Bir nasihat... Bir tecrübe aktarımı... Demiş ki Edgü “Yaşım ilerledikçe daha iyi görüyorum: Önemli olan öğrenmek değil anlamakmış.”

Çünkü... Çünkü... Geothe’nin dediği gibi “anlamadığımız şeyler bizim olamaz”. Öyleyse... Bir şeyi çok istemişsek onu anlamalıyız. Peki, anlamak için ne yapmalıyız önce? Geothe bu defa da şöyle diyor “Her insan ancak anladığı şeyi duyar.” Yani anlamak ve duymak iç içe geçmiş. Elbette duymak için de kulak vermek lâzım önce... Yani kulaklarımızı kapatmamız lazım. Anlamak için de koşulsuz, kuruntusuz, vesvesesiz dinlemek... Duymak lâzım. Yani beynimizi yani ruhumuzu kapatmamak.

Öğrenmek değil... Öğrendiğimizi anlamak... Yargılamadan... Sorgulamadan… Keşfetmek adına... Sevgi adına.

Peki, insanı en iyi kim anlar?

Annesi? Babası? Arkadaşı? Teyzesinin oğlu? Halasının kızı? Kuzeni? Kardeşi? Evet, kim? Belki kendisi? Hayır! Bence sevdiği, bence yâri, bence vazgeçilmezi... Ve o da aslında kendisidir. Ama öyle bir kendisidir ki insanı kendisi yapan şeydir! “Biz” olmak “ben” olmaktan güzeldir. “Ben tekildir...Yalnızdır” ama “biz çoğuldur ama öyle bir çoğul ki tek’den bile daha tekildir.”

Dedim ya annemiz değildir bizi daha iyi anlayacak ya da bir arkadaş... Bizi anlayacak kişinin “biz” olması lâzım. Yani dışarda değil, yani içerde olması lâzım. Teniyle ve ruhuyla... Ama anlamakta bir sancılı süreçtir.

Değer bu sancıya... Çünkü anlaşılan şey insanın kendinden doğan diğer “beni” olur. Öyle bir ben ki ben’den ileri bir şey. Anlamak anlaşılanı parçamız yapar. Etimizden, ruhumuzdan bir parça...

“Çabuk anlaşılan şey uzun ömürlü değildir” diyen Dostoyevski ne kadar da haklı. Ve sevgili... Anlaşıldıkça... Kavrandıkça... Keşfedildikçe güzelleşir. Mektupçu Agâh bir sözünden çıkmıştı “sevgili” adlı şiirim. “Sevgiliden gelen herşey sevgilidir!” Diyorum ya... Anladıkça, keşfettikçe güzelleşir sevgili. Ona ait olan her şey güzeldir çünkü. Tenine ve ruhuna ve yaşamına ait olan her şey... İyi ve kötü... Doğru ve yanlış adına herşey...

“Ah kimsenin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya”

Ne güzel bir “ah” çekme değil mi? Ne güzel ince bir sitem Gülten Akın’ın söylediği...

Zaman ayırmalı “ince şeyleri” anlamaya. Ve aşk gibi ve sevda gibi ve sevgili gibi ve yâr olmak gibi “ince şeyleri” anlamaya zaman ayırmak lâzım.

Ve aşk bir yansıma ise her zaman söylediğim gibi. İşte bu doğruysa dibine kadar. İşte.... İşte o zaman anlamak bile anlamsız kalır. Çünkü yansımamızdır karşımızda ki “kendimizi bilmektir.”

Mevlâna’nın o beynimin damarlarını açan sözü geliyor aklıma “ne kadar bilirsen bil ve ne kadar anlatırsan anlat, senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.”

Ve bunca sözden sonra diyorum ki “ağlayan kız, seni anlıyorum” ve biliyorum ki “beni anlıyorsun” ve birbirimizi daha da anladıkça paylaşımlarımız daha da güzelleşir.

Esat Selışık/Ayna İnsan Sayı: 7, 2013

Hiç yorum yok: