Ferit Edgü’den yaşama dair çok
önemli bir söz... Bir nasihat... Bir tecrübe aktarımı... Demiş ki Edgü “Yaşım
ilerledikçe daha iyi görüyorum: Önemli olan öğrenmek değil anlamakmış.”
Çünkü... Çünkü... Geothe’nin
dediği gibi “anlamadığımız şeyler bizim olamaz”. Öyleyse... Bir şeyi çok
istemişsek onu anlamalıyız. Peki, anlamak için ne yapmalıyız önce? Geothe bu
defa da şöyle diyor “Her insan ancak anladığı şeyi duyar.” Yani anlamak ve
duymak iç içe geçmiş. Elbette duymak için de kulak vermek lâzım önce... Yani
kulaklarımızı kapatmamız lazım. Anlamak için de koşulsuz, kuruntusuz, vesvesesiz
dinlemek... Duymak lâzım. Yani beynimizi yani ruhumuzu kapatmamak.
Öğrenmek değil... Öğrendiğimizi
anlamak... Yargılamadan... Sorgulamadan… Keşfetmek adına... Sevgi adına.
Peki, insanı en iyi kim anlar?
Annesi? Babası? Arkadaşı?
Teyzesinin oğlu? Halasının kızı? Kuzeni? Kardeşi? Evet, kim? Belki kendisi? Hayır! Bence sevdiği, bence yâri, bence
vazgeçilmezi... Ve o da aslında kendisidir. Ama öyle bir kendisidir ki insanı
kendisi yapan şeydir! “Biz” olmak “ben” olmaktan güzeldir. “Ben tekildir...Yalnızdır”
ama “biz çoğuldur ama öyle bir çoğul ki tek’den bile daha tekildir.”
Dedim ya annemiz
değildir bizi daha iyi anlayacak ya da bir arkadaş... Bizi anlayacak kişinin
“biz” olması lâzım. Yani dışarda değil, yani içerde olması lâzım. Teniyle ve
ruhuyla... Ama anlamakta bir sancılı süreçtir.
Değer bu
sancıya... Çünkü anlaşılan şey insanın kendinden doğan diğer “beni” olur. Öyle
bir ben ki ben’den ileri bir şey. Anlamak anlaşılanı parçamız yapar. Etimizden,
ruhumuzdan bir parça...
“Çabuk anlaşılan
şey uzun ömürlü değildir” diyen Dostoyevski ne kadar da haklı. Ve sevgili... Anlaşıldıkça...
Kavrandıkça... Keşfedildikçe güzelleşir. Mektupçu Agâh bir sözünden çıkmıştı
“sevgili” adlı şiirim. “Sevgiliden gelen herşey sevgilidir!” Diyorum ya... Anladıkça,
keşfettikçe güzelleşir sevgili. Ona ait olan her şey güzeldir çünkü. Tenine ve
ruhuna ve yaşamına ait olan her şey... İyi ve kötü... Doğru ve yanlış adına
herşey...
“Ah kimsenin
vakti yok
Durup ince
şeyleri anlamaya”
Ne güzel bir
“ah” çekme değil mi? Ne güzel ince bir sitem Gülten Akın’ın söylediği...
Zaman ayırmalı
“ince şeyleri” anlamaya. Ve aşk gibi ve sevda gibi ve sevgili gibi ve yâr olmak
gibi “ince şeyleri” anlamaya zaman ayırmak lâzım.
Ve aşk bir
yansıma ise her zaman söylediğim gibi. İşte bu doğruysa dibine kadar. İşte....
İşte o zaman anlamak bile anlamsız kalır. Çünkü yansımamızdır karşımızda ki
“kendimizi bilmektir.”
Mevlâna’nın o
beynimin damarlarını açan sözü geliyor aklıma “ne kadar bilirsen bil ve ne
kadar anlatırsan anlat, senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.”
Ve bunca sözden
sonra diyorum ki “ağlayan kız, seni anlıyorum” ve biliyorum ki “beni
anlıyorsun” ve birbirimizi daha da anladıkça paylaşımlarımız daha da
güzelleşir.
Esat Selışık/Ayna İnsan Sayı: 7, 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder