-her şey, ama
her şey, aralıksız bir fasl-ı dey-
I
rüzgârlı
mülkümde bûselik devri bitti
ölüm;
saçlarıma pervaneler takarak
hayat
ağacımdan bir yaprak daha kopartarak,
şah
damarıma yaklaştı.
çok
değil,
daha
dün ocağımızın tahtına kurulmuş
bayram
sevinci
babamın
en kıymetli ortancasıydım
ben,
altı
kardeşin üçüncüsü
Halil’den olma,
Mürüvvet’ten doğma el
kadar çocuk
kanlı
devrimlerin yaşandığı yüzyıla düşen gülümseme
kirlenmiş
tarih atlasına yakılmış bir mum
âh!
eridikçe, nar içinde nâr sütüyle büyüdüm
II
büyümek
sancılıdır, zihinde emperyal baskılar üretir
ve
büyüdükçe hoş bir anıdan başka bir şey değildir artık
söğüt
dalından eyerlenmiş at, gürgenden yapılmış kılıç
ve
ölüm
o
kaçınılmaz endişe,
çözümsüz
fizik problemi gibi kemirmeye başlamıştır
dâr-ı
dünya kitabında alınan nefesin, ebedî ritmini
III
ölüm bir avcı gibi ağır ağır yaklaştı ve büyü bitti
üşüdüm
acıyan,
ağrıyan bir yanım var
kalbimin
kusurları mı?
yoksa
ateşli bir muammanın pençesi midir?
beni
katleden