Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

4 Nisan 2014 Cuma

Dergiler hür tefekkürün kalesidir


Edebiyatın ve edebiyat dergilerinin insanda neye karşılık geldiği; toplumdaki rolünün ne olduğu veya olması gerektiğine yönelik bir araştırma yapılsa, hiç kuşku yok ki yazılmış yüzlerce makaleyle karşılaşmak yüksek bir olasılıktır. Hatta Erdal Doğan’ın “Edebiyatımızda Dergiler” isimli kitabıyla; şair, eleştirmen Mehmet Can Doğan’ın 1909-2008 yılları arasında çıkan dergileri inceleyerek hazırladığı “Türkiye'de Şiir Dergileri ve Şairler Mezarlığı” isimli kitap, dergilerin tarihini anlatan derli toplu bir çalışma olması sebebiyle bu konuda akla ilk gelen kaynaktır.

Öncelikle şunu belirtmekte de fayda vardır. Yazmak; çizmek, görüntülemek, insanın kendi içinde yeni bir dünya kurması ve bu düşsel dünyayı, asıl var olduğu dünyaya kaydetmesidir. Nitekim geçmişte mağara devrinde duvarlara yazılıp, çizilmiş en ilkel resim ve yazılardan, günümüz çağdaş sanatının en soyut eserine kadar mevcut her şeyde, insanın kültürle, hayatla olan iletişim dilini görmek mümkündür ki dergilerin işlevi ve de önemi işte tam da burada başlıyor.

Çünkü insanın var olduğu çağı yansıtan bir ayna olmasının yanında, toplumsal erdemin estetik sözcülüğünü de yapan edebiyatın zemininde hayatî öneme sahip dört önemli unsur vardır. Dil, kültür, iletişim ve kurgusal yapı.

Antropoloji bilimin kurucularından Edward Burnett Taylor kültürü şöyle tanımlıyor : “Kültür ya da uygarlık; örf ve adetler ve toplumun bir üyesi olarak insanoğlu tarafından kazanılmış olan diğer alışkanlık ve yetenekleri de kapsayan bir bütündür.” Bozkurt Güvenç’e göre de “insanın kendi ürünü olduğu toplumu insanî kılış demektir, yani kültür, insanın kendisiyle birlikte doğayı da insanîleştirme sürecidir.”

İletişim ise kısaca bilgi üretme, anlamlandırma, aktarma sürecidir. Theodorson’un tanımlamasıyla “esas olarak simgeler aracılığıyla bir kişiden ya da grubtan diğerlerine bilginin, fikirlerin, tutumların veya duyguların iletimidir.” 

Her ne kadar uygarlığa; insan yaşamına yön veren yazı, kâğıt, matbaa gibi üç icadın iletişimi kolaylaştırıcı yanı göz ardı edilmesede kültürün kuşaktan kuşağa iletilmesi dille yapılır. Dil, sözlü ve yazılı göstergelerden oluşan simgesel bir iletişim aracıdır ve insan simgelerle düşünebilen tek canlıdır. Bilindiği üzere dilin ana malzemesi de kelimelerdir. Edebî eserler yazıldığı dile ait kelimelerle hayat bulur, kültürle zenginleşir ve yayımlandığı dergiler aracılığıyla okurla buluşur. Bu süreç okurun belleğine bir tür ayna tutmayla özdeştir.

Cemil Meriç “Dergiler hür tefekkürün kalesidir” der. Özgün eserlerin özgür düşünmekle ortaya konulabileceğini, yeni duyguların yeni ufuklar getirerek, insana yeni boyutlar kazandıracağını vurgulayan bu cümle, bize dergilerin bağımsız ve yenilikçi, sağlam görüşlerin sergilendiği bir yapılanması olması gerektiğini işaret eder. Dergilerde böyle bir yapılanmanın gerçekleşmeside ancak aynı idealleri paylaşan, dünyayı, insanı, yaşadığı coğrafyayı ve çağı aynı doğrultuda algılayan fakat aynı zamanda da Voltaire’in “senin düşüncelerine katılmıyorum ama düşüncelerini özgürce ifade edebilmen için hayatımı bile verebilirim” sözünü doğru içselleştirmiş insanların bir araya gelmesiyle mümkün olabilir.

Bu bağlamda; ilk edebiyat dergisi Mecmua-ı Fünun'dan itibaren yayımlanmış dergilere baktığımızda belirli bir ülkü etrafında fikir birliği yapmış isimlerin çıkardığı dergilerin zamanla edebi topluluklara dönüştüğü görülür. Tanzimat döneminde Servet-i Fünûn, Cumhuriyet döneminde Ağaç, Çınaraltı, Varlık, Büyük Doğu, Hisar, Yaprak, Pazar Postası, Türk Dili, Mavi, Papirüs, Edebiyat Dergisi, Diriliş, Mavera dergileri hatırlanması gerekli ve Türk Edebiyatında iz bırakmış oluşumlardır.

Sonuç itibariyle insanlar tarih boyunca duygularını ifade etmek, düşüncelerini özgürce paylaşmak, tanık oldukları olayları gelecek kuşaklara aktarmak için çeşitli yöntemler kullanmışlardır. Bir yazın sanatı olarak edebiyat ve edebî eser meydana getirmek de bilinen eski iletişim yöntemlerinden biridir.

Son dönemde çok farklı bir iletişim yöntemi olarak, internetin yaygınlaşmasına, e- edebiyat, e- kitap kavramıyla karşı karşıya bulunulsa da matbuu dergiler bilgilendiren, haberdâr eden özelliği, yazarla okur arasında kelimelerden kurduğu köprüyle, Türk edebiyatında alternatifsiz “kale” olma özelliğini sürdürecektir.

Çünkü: “Söz uçar, yazı kalır” deyimi hâlâ geçerliliğini koruyor.

Fatih Yavuz Çiçek

Hiç yorum yok: