Şiir, Edebiyat, Kültür, Sanat

2 Mart 2014 Pazar

Modernleşme Sancılarının Romanı: Felatun Bey Ve Râkım Efendi

Modernleşme tarihte daha önce eşi görülmemiş bir değişimin yarattığı yenilikler, sunduğu imkânlar kadar doğal olarak oldukça sancılı ve gerilimli bir süreci de ifade eder.

Batı’dan başlayarak tüm dünyaya yayılan modernleşmenin temel özelliği, her şeyden önce insan eliyle kurulmuş siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel tüm yapıları değiştirmesi olmuştur. Yakın dönemdeki her devlet, her toplum, her birey bu olguyla yüzleşmek zorunda kalmış, her birinin bu meydan okuma karşısında aldıkları tutum, kendi geleneksel alışkanlıklarını ve pratiklerini takip etse de genellikle kararsız ve belirleyici olmuştur.

Türk toplumunda modernleşme hareketleri Osmanlıyla ve Osmanlı modernleşmesinin kökenleri Lale Devrine kadar, hatta Köprülüler Devrine kadar uzansa da esas Batı tesirli modernleşme Tanzimat Fermanıyla başlar ve Osmanlı’da hangi alanda olursa olsun modernleşme ile din ve geleneksellik yan yanadır. Çünkü Levy’nin deyişiyle, modern toplumlarda görülen nitelikler modern olmayan toplumlarda modernleşmek için gerekli ön koşullar olmayabilir. Bir toplumun modernleşmiş toplumlardaki aynı kalıpları gerçekleştirmesi gerektirdiği söylenemez.

Yani Batı’nın istenmeyen, arzu edilmeyen yönlerini reddeden ve arzu edildiği düşünülen ya da öyle sanılan yönlerini ise kabul etmeyi içeren her anlayış Batı-Dışı bir modernleşmeyi çağrıştırmaktadır. Eisenstadt’ın “Ayrılma Modernleşmesi” olarak nitelendirdiği bu tür modernleşmede toplumun bir kısım unsurları modernleşme için gayret ederlerken diğerleri buna karşı çıkar.

Osmanlı toplumu geleneksel bir yapı arzettiğinden bu tür toplumların en önemli özelliklerinden birisi yeniliği ihtiyatla karşılamak ve istikrarı, yani mevcut düzeni korumaktır. Aynı toplumların diğer bir özelliği de selefin üstünlüğüne ve mazinin bugünden daha iyi olduğuna duydukları inançtır. Söz konusu inanç, Batı düşüncesinden gelen romantizmle birleşince, gerek modernleşmeyle beraber çeşitli alanlarda gerçekleştirilenleri meşrulaştırma, gerekse modernleşmenin getirdiklerine karşı geçmişi savunmada önemli bir unsur olarak belirmektedir.

Felatun Bey Ve Râkım Efendi

Ahmet Mithat; Felatun Bey Ve Râkım Efendi romanıyla Osmanlıda Batılılaşma sorunlarını alafranga züppe figürüyle Türk romanında işleyen, Batılı modernleşme çaba ve sancılarının ortaya çıkardığı kimlik bunalımına eleştirel bir bakış açısı getiren ilk yazardır.

Romanın kahramanlarından Felatun Bey o dönemin devlet kurumlarından birinde memur olmasına rağmen çalışmaktan hazzetmeyen, daha çok baba servetiyle geçinen, müsrif,  Batılılaşmayı yüzeysel algılayarak çevresindekilere bilgiçlik taslayan, sığ yaşayan, kendi toprağının geleneksel kültürel değerlerine yabancılaşmış, okumuş cahil, taklitçi bir budala, aynı zamanda alafranga bir züppedir.

Toplumsal bir figür, tip ve birim olarak züppe modern dönemlerin ruhunda kendini bulur. Modernite züppenin doğumunu işaretler. On dokuzuncu yüzyılla birlikte züppe, hem sanat ve edebiyatta hem de gerçek hayatta bir uslup, hayat tarzı ve düşünce biçiminin adı hâline gelir. Kendine uygun ortam ve şartları modernite ile sağlayan ve bu sürecin “anahtar” figürü ve kahramanı olan züppe (Wolff, 2000:37, Chaney, 1999:162; Featherstone, 1996:127), modernite şartlarında ortaya çıkan bir tiptir. Modern bilincin ve modern insanın kafa yapısının bir yanını temsil eden züppe, Koestler’in (1968:36) deyimiyle modern uygarlığın çok yaygın bir hastalığını, toplumsal ve kültürel değerlerin yerini bulamamasını gösteren bir belirtidir.

Ahmet Mithat; güdüleri taklitçi, çabaları, beğenileri boş, utkuları asıl zeminini kaybetmiş ve davranışları kendini kandırmaktan öteye geçmeyen dönemin gösteriş meraklısı alafranga züppe tiplerinin yozlaşmasını Felatun Bey karakteri üzerinden eleştirmiştir. Bu eleştiriyi yaparken iyi-kötü zıtlığından beslenmiştir ki nitekim kötünün karşısında iyiyi temsil eden diğer kahraman Râkım Efendiyi ise roman boyunca kendi kültürel kökleri üzerinde ve kendi geleneksel yargıları üzerinde yükselen değerler bütününün, Doğu-Batı bireşiminin en doğru simgesi olarak göstermiştir. Bu özelliğiyle Râkım Efendi dürüst, çalışkan, tutumlu, yeniliğe açık, kendini sürekli geliştiren, etrafına güven veren, toplumun gelenekleriyle uyumlu, eskiyle yeniyi birbiriyle çatıştırmadan onları kendi yaşamında yeniden biçimlendiren, içinde yetiştiği toplumun geleneksel eğlence ve zevk alışkanlıklarını değiştirmeden uygulamaya devam ederek de mutlu olunabileceğini gösteren bir tiptir.

Romanın sonunda Felatun Bey’in servetini yitirip, borçlarını bile ödeyemez hâle gelmesi karşısında yaşadığı pişmanlık yazarın acıma duygusundan ziyade, Batılılaşmayı şekilciliğe indirgeyenlere karşı sosyokültürel bir uyarıdır.

Sonuç itibariyle Ahmet Mithat; Felatun Bey ve Râkım Efendi ile Osmanlı toplumunda modernleşmeyle birlikte her alanda meydana gelen yenileşme çabalarının getirdiği değişim hareketlerini edebiyata taşıyarak modernleşme sürecinde kentleşme, ekonomik durum, alafranga-alaturka, Doğu- Batı arasında kalmış insanların kimlik bunalımları içindeki yeni hayat tarzları ve bu tarzın ortaya çıkardığı insan ilişkilerine realist bir ayna tutmuştur.

Ahmet Mithat Efendi; bu aynayla okurlara Osmanlı toplumunda modernleşmenin Avrupa’da olduğu gibi toplumsal bir tabanı olmadığını, modernleşmenin ancak aydınlar ve Osmanlı yönetim sisteminin yenileşme ihtiyacından kaynaklanan bir arayış olduğunu duyumsatırken, olması gereken asıl değişimin geleneksel duruma göre farklılaşmasını, ayrışmasını değil, mevcut hâliyle gelişimin Râkım Efendi gibi iyi örneklerle sağlanması gerektiği amacını gütmüştür.

Sözü kitabın arka kapağından bir cümle ile bitirelim. "Türk roman yazımının emekleme sürecinin ürünlerinden biri olan bu eser, edebi nitelik açısından örnek aldığı Avrupalı Eserlere denk olamamaktadır."

Fatih Yavuz Çiçek

Kaynaklar
Felatun Bey ve Rakım Efendi/Ahmet Mithat Efendi
Yeni Osmanlıların Dini ve Siyasi Düşünceleri/Dç.Dr.Fazlı Arabacı
Modernleşme Başkaldırı ve Değişim/S.N.Eisenstadt
Köksal Alver/Züppe ve Züppeliğin Toplumsal Boyutu/Hece, 144 

Hiç yorum yok: